23 ocak 2023
ve bir de; babamın çalıştığı şirkete sıklıkla uğradığı için düzenli olarak babamdan alıyordum haberlerini, "amcam bu hafta uğradı mı büroya, nasıl, iyi mi?.." sorularımın sonucunda babamdan öğreniyordum amcamın hayatındaki gündelik gelişmeleri. belki o yüzden de onu doğrudan aramıyordum. ama tabii ki artık babamdan da haberleri gelmiyor...
1980'lerden iki fotoğraf...
ilkinde yengem, annem ve benimle, ikincisinde kızı selen'le..
doğduğumdan beridir amcamlarla aynı veya komşu mahallelerde, 3 ile 10 dakika arasında değişen yürüyüş mesafelerinde oturmuş olmamızdan dolayı, amcam ile anılarım çok, ortaklıklarım da çok. ben de onun gibi mimarlık okudum; hem de onunla aynı okulda, sadece adı değişmişti, onun zamanında istanbul devlet güzel sanatlar akademisi idi, ben okurken mimar sinan üniversitesi olmuştu.
sınav öncesi meslek-üniversite seçme listesi yapılmasına bir ay kalaya kadar tıbbı yazmayı düşündüğümü biliyordu, beni fikrimden caydıran o değildi, ama caydıktan sonra seçmem gereken mesleğin mimarlık olması yönünde beni etkiledi ve seçimimi destekledi.
mimarlık bölümüne girdikten sonra sanırım içten içe hep onun yanında çalışmamı, yürütmekte olduğu mimarlık ofisine dahil olmamı istedi, diledi, bekledi. ama babamdan da çok iyi bildiğim üzere "özel ailesi erkekleri" duygularını, isteklerini, düşüncelerini pek öyle sesli dile getirmezler; karşı taraftan anlaşılmayı beklerler. amcam da hiç bir zaman gel yanımda çalış demedi. hep benim ilgi göstermemi bekledi. ben ise, mesleki anlamda bir adım uzağımdaki, bir sürü uygulama yapmakta olan bir mimar amcanın değerini hakkıyla bilmedim, bilemedim. ara ara bürosunda çalıştım, eğitim aşamasında gerekli olan şantiye-büro stajlarımı onun bürosunda yaptım, taze mezunken arkadaşım burcu ile birlikte amcamla bir mimari proje yarışmasına girme denememiz oldu, o kadar...
eğitim sırasında hiç ondan yardım istemedim, ama olabilecek en kritik anda bana yardımcı oldu:
diploma projemi cuma günü teslim etmiş, pazartesi günkü maket teslimi için evde projemin maketini yapıyordum, cumartesi akşamıydı, "tesadüf bu ya" yengemle amcam bize uğradılar. amcam odama geldi, maketin topografyasını bitirmiştim, makete baktı, "maket teslimi koşul mu?" diye sordu, "hayır" dedim, "iyi o zaman, teslim etme" dedi.
çalıştığım arsadaki topoğrafyaya yaptığım müdahelenin, çizim paftalarında çok belirgin olmasa da makette tabak gibi ortada olduğunu fark etmiş, bunu jürinin gözüne sokmamanın hayrıma olacağına hükmetmişti. sözünü dinledim.
diplomadan geçtim, amcam haklı çıktı; jüri üyeleriden bir hoca topoğrafyaya yaptığım müdaheleyi kaşıdı, diğer hocalar ise biraz görmezden geldiler. ortada bir de maket olsaydı, görmezden gelinemeyecekti!
amcam, ben üniversiteye akademik kariyer yapmak üzere girdikten sonra kürsü arkadaşım ve dostum kayahan ağabey ile girdiğimiz yarışmaların maket yapılma aşamalarında annem ve yengem ile birlikte bize her zaman çok yardımcı oldu. sadece fikir vermedi; falçatayı, baliyi eline alıp bizzat kesti, biçti, yapıştırdı da. zaten aşırı stresli olan son aşamalarda; maket yapma, makete altlık yaptırma, üstüne şeffaf fanus yaptırma yükünü hep üzerimizden aldı.
hayatımda şimdiye kadar bana bir kere bir bina yapma teklifi geldiğinde, bize, yani seçilen tasarımdan dolayı teklife dahil olan kayahan ağabey ile bana ofisini açarak ve bizimle yıllar boyunca uygulamada ve proje yönetiminde edindiği birikimini paylaşarak benzersiz bir şekilde yardım etti. bu da "özel ailesi erkekleri"nin başka bir özelliğidir: bilgilerini ve zamanlarını karşılık beklemeden, bütün samimiyet ve cömertlikleriyle karşılarındakilerle paylaşırlar, onlara yardımcı olurlar.
kısaca; mesleki anlamda amcamın üzerimdeki emeğini hiç bir zaman unutamam, unutmayacağım ve değerini her zaman bileceğim.
1970'lerin başı
amcamın üzerimde sadece mesleki anlamda emeği yoktu, insan olarak da vardı:
ben hatırlamıyorum, sadece fotoğraflardan biliyorum, küçükken annem ile babam çalışırlarken gündüzleri amcam ile yengem bana az bakmamışlar.
amcam yeni mezunken hayatını profesyonel maket yaparak kazanırken, ben de odanın bir kenarında yerde takılırmışım.
çocukluğumun en güzel fotoğrafları amcamın gözünden çekilmiş olanlarıdır.
29 mayıs 2022
amcam ile olan ortaklıklarımızdan biri sezen aksu sevgisiydi, bir diğeri sulu ev yemekleri sevgisi, benim çok geç edindiğim bir başkası ise kedi sevgisiydi.
amcam kedileri çok severdi. yengem de kedi, köpek ve genel olarak hayvan sevgisiyle bilinir. bir ara evlerinde 13 kediyle yaşıyorlardı. o sırada, yarı-bodrum konumundaki bürolarında bir odanın penceresine kedi kapısı yaptırmışlar, dışarıdan girip çıkabilen 20 kadar kediye de bu şekilde bakıyorlardı.
amcam kedilerin dilinden çok iyi anlardı. evdeki kediler onun dibinden ayrılmaz, onunla yatar uyurlardı. babam da kedileri çok sever. çocukluklarında, asker olan büyükbabamın görevi gereği anadolu'da çok şehir değiştirmişler ama evleri hep kediliymiş. zamanla ben de kedi sever "özel ailesi erkekleri" kervanına katıldım.
1980'lerin ortası
amcamın, maalesef ortak olmadığım, keşke öyle olabilseydim dediğim özellikleri de vardı elbette:
aşırı titiz ve detaycıydı bir kere; ne her iş yaparsa yapsın kılı kırk yarardı, üzerine çok düşünürdü...
inatçıydı; inadında da çoğunlukla haklıydı...
müthiş özgün bir mizaha sahipti; her konuya farklı ve ironiyle yaklaşırdı, sizi her seferinde ters köşe yatırırdı...
özenliydi; ayakkabıları her zaman pırıl pırıl, üst başı her zaman uyumluydu. gerçi büyükbabam ve babamın da bu özelliği meşhurdur; demeki ki bu da "özel ailesi erkekleri"nin ortaklıklarından biri, benim henüz hakkıyla edinemediğim...