15 Ekim 2019 Salı

on. soruluk sohbetler 01: wim vandekeybus

Bu söyleşi dizisinde; evimize gelen çoktandır görmediğimiz bir misafir ile sohbet eder gibi, 23. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında şehrimize bir sahne yapıtıyla konuk olacak uluslararası yönetmen ve koreograflarla konuşarak, onları ve yapıtlarını yakından tanımak istedik.  Dizinin ilk konuğu Wim Vandekeybus.

Ayşe Draz & Mehmet Kerem Özel



Belçikalı koreograf, dansçı, sinema yönetmeni ve 33 yıllık Ultima Vez dans topluluğunun kurucusu Wim Vandekeybus İstanbul’a 15 yıllık aradan sonra tekrar konuk oluyor. 2004’te Atatürk Kültür Merkezi’nde sahnelenen BLUSH ile hâlâ belleğimizde ve gönlümüzde yeri olan Vandekeybus’u ve topluluğunu, BLUSH'ın devamı niteliğinde bizlere “mitlerin egemenliğinin henüz alaşağı edilmediği, zaman ve mekândan bağımsız, paralel bir gerçekliğe doğru bir yolculuk” vaat eden TrapTown vesilesiyle heyecanla beklerken…

Sizce dansın özü/ruhu nedir? Çağdaş dansı bugün nasıl tanımlarsınız? 
Dans olarak görülen her şey içsel duyguları, stratejileri, dilekleri ve heyecanları dışa yansıtan bir iletişim ortamı, bir bedensel ifadedir.Çağdaş dans, teknik olarak daha az tanımlanmış dans tekniklerine alan açtı. Dünyadaki bütün dans biçimlerine dijital olarak ulaşılabilirlik çağdaş dansı, özgünlüğe saygı duyulmayan ve özgünlüğün orijinal gibi kopyalanıp yapıştırılabildiği eklektik bir ortam olarak etkiledi. 80’lerde dans teatral, karma, uzmanlaşmamış bir hale dönüştü ve bu saf olmama hali birkaç nesle ilham veren bir tazelik yarattı. Hâlâ değiştirebilir/icat edebilir/teklif edebilir/bozabiliriz. Günümüzde her şeye ulaşılabilir ve bu durum özgün olmayı kolaylaştırmıyor.

Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl? 
Eğer insanlar seyrettikleri bir gösteri hakkındaki deneyimlerini birbirleriyle paylaşıyorlarsa ne güzel. Bazen gösterinin bir birey olarak kendileri hakkında olduğunu düşünürler, bazıları ise bir gösteri seyrettikten sonra dansa merak duyar ve dans etmeye başlar. Tabii bu her zaman böyle olmaz; seyirciler farklı gösteriler seyretmeye daha fazla alıştılar ve daha önce dediğim gibi alışkanlıkları kırmak ya da biçimleri değiştirmek artık o kadar kolay değil. Sanat dünyayı kurtarmasa da bize yaşadıklarımızla ile ilgili mükemmel bir duygu verebilir. 

"Ustam" olarak tanımlayabileceğiniz sanatçı(lar) ya da fikirlerinden etkilendiğiniz kişi(ler) var mı, varsa kim(ler)?
Gençken, birilerine atıfta bulunmayı ret ederdim ve her şeyi kendim icat etmek isterdim. Sonraları başka türlü bakmaya başlıyorsun. Etkilendiğim sanatçılar daha çok; Koudelka gibi fotoğrafçılar, Cassavetes, Fellini gibi sinema yönetmenleri, Ursula Le Guin ya da Paul Bowles gibi yazarlar. 

Söyleşinin devamını okumak için tıklayın: unlimited

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder