22 Ekim 2019 Salı

on soruluk sohbetler 03: viktor ryzhakov

Bu söyleşi dizisinde; evimize gelen çoktandır görmediğimiz bir misafir ile sohbet eder gibi, 23. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında şehrimize bir sahne yapıtıyla konuk olacak uluslararası yönetmen ve koreograflarla konuşarak, onları ve yapıtlarını yakından tanımak istedik. Sıradaki konuğumuz Viktor Ryzhakov.

Ayşe Draz & Mehmet Kerem Özel



Moskova’nın en iddialı tiyatrolarından biri Theatre of Nations, Viktor Ryzhakov’un yönettiği İran Konferansı adlı yapıtıyla İstanbul’a konuk oluyor. Ivan Vyrypaev’in yazdığı İran Konferansı, "gerçek" oyuncuların bizleri herhangi bir şey hakkında nasıl ikna edebileceklerini, parlak ve çarpıcı monologlarla gözler önüne seriyor. Ryzhakov’un gerçek bir "konferans" olarak sahneye taşıdığı bu yapıtın merkezinde birbirimizi nasıl dinlediğimiz ve başkalarının bakış açılarını nasıl algıladığımız soruları yatıyor. Farklı mesleklerden gelen ve gelecek vaat eden toplum üyeleri, uzun süredir devam eden İran sorununu çözmek için bir araya gelerek ölüm cezaları, işkence, bireysel hak ve özgürlükler gibi günümüz dünyasının en önemli meselelerini tartışıyorlar. Biz de bu konferansa katılmayı heyecanla beklerken...

Sizce tiyatronun özü/ruhu nedir? Çağdaş tiyatroyu bugün nasıl tanımlarsınız?
Aslında bu soruya hazır bir cevabım yok, bu konuyu daha önce hiç düşünmedim. Ancak... Eğer bir insan bir ruha sahipse, o zaman İnsan ruhtur/özdür ve tiyatronun en önemli değeridir. Eğer tiyatroyu dünyanın bir modeli olarak kabul edersek, o zaman bu dünyadaki İnsan, Doğa ve Evren'den ona geçen coşkunlukla maneviyata ev sahipliği yapar. O halde insanın gayesi, bu özelliğini, onu diğer canlılardan ayrıcalıklı kılan yegane nitelik olarak korumaktır. Tiyatro – hatta giderek artan bir şekilde çağdaş tiyatro, bazen rahatsız edici olan biçimlerinin çeşitliliğine rağmen, kurtuluş bulabileceğimiz az sayıdaki yerlerden biri. Ruhu ve kalbi ısıtmak, insanın insani ve manevi değerlerini yeniden incelemek için.

Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?
Hayır, sanat dünyayı kurtaramaz veya değiştiremez. Fakat bir kişinin sanatı deneyimleyerek bir insan olarak kalma ve son derece önemli bir şeyi sürdürme şansı vardır! Sanat her zaman ne hissettiğimizle, içimizde derinlerde saklı olanlarla ilgilidir.

Dünyanın mevcut durumunu her anlamda göz önünde bulundurduğunuzda, bir sanatçı olarak sizin için en önemli ve acil sorun nedir?
Nasıl hayatta kalacağımız, nasıl sağ kurtulacağımız, çıldırmış vaziyetteki pragmatik maddi dünyaya, aynı zamanda bir insan olarak kalmaya devam ederken, nasıl dayanabileceğimiz. Ve bu söylediklerimde kesinlikle samimi ve ciddiyim! Bana öyle geliyor ki, hepsi farklı dönemlerde yaşarlarken Aiskhülos, Sofokles, Euripides, Shakespeare, Çehov, Vyrypaev ve bütün mühim meslektaşlarımın, tiyatronun ikonlarının; Konstantin Stanislavski , Jerzy Grotowski, Tadeusz Kantor, Peter Brook ve Bob Wilson’ın, hepsi ama hepsinin üzerinde düşündüğü, kafa patlattığı şey tam olarak da buydu: "Olmak ya da olmamak!!" Haklı değil miyim?

Bir yapıt üzerinde çalışırken, hangi kaynaklar size ilham veriyor? Rüyalarınız işlerinizde rol oynuyor mu?
Eğer bir hayalim olmasaydı, var olmazdım (gülüyor). Tanıdığım veya tanımadığım, sevdiğim veya sevmediğim, bana yakın veya uzak olan, hayatta veya ölmüş, mutlu veya mutsuz, yaşamlarını çok sıradan yaşayan veya kendi hayatlarını kurmak için çok çalışan, başka insanlardan ilham alırım ... insanlar ve hikayeleri, yaşamın içindeki etkileşimleri ...

Eğer zaten halihazırda bir adı yoksa, üzerinde çalışmış olduğunuz bir yapıta adını vermeye ne zaman karar veriyorsunuz?
Bu, bir tiyatro eseri yaratırken aynı anda gerçekleşen sonsuz bir süreç ve her zaman bilinmeyen bir şeyi aramak. Provalar sadece yabancı, keşfedilmemiş fakat çok çekici olanı aramak için gerekli. Bilginin ötesinde duran bir şey bu. Başlığa karar vermek en öngörülemez biçimde ve açıklanamaz bir şekilde her zaman çalışmanın farklı dönemlerinde gerçekleşir. Başlığı ya şıp diye bilirsiniz ya da biri “dilinin ucunda” onu size getirir, ya da sadece son anda o size kendini verir. Şöyle bir deyiş var: “bir tekneye tekne dediğiniz için yüzer.” İşte biz bu yüzden büyü yapar, prova yapar ve araştırırız. 

Söyleşinin devamını okumak için tıklayın: unlimited

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder