25 Ekim 2019 Cuma

Ağustos Sıcağında Berlin’de Dans - II - Sergilerdeki Geçmiş İşler

Mary Wigman'ın dans maskesi - Heykeltraş: Victor Magito
Fotoğraf: Susanne Fern (Deutsches Tanzarchiv Köln)

Dans sergilerindeki geçmiş işler 
Berlin Sanatlar Akademisi’nin düzenlediği ve 24 Ağustos – 8 Eylül tarihleri arasında gerçekleşen “Bedenin Hatırladıkları. Dans Mirasının Güncelliği” isimli etkinlik “Das Jahrhundert des Tanzes” (Dansın Yüzyılı) başlıklı bir sergi, “Retrospektif” isimli bir canlı performans sergisi, bir sempozyum, sanatçı konuşmaları, film gösterimleri ve dans gösterilerinden oluşuyordu.


“Dansın Yüzyılı” sergisinde Berlin, Leipzig ve Köln’deki dans merkezlerinin arşivlerinden biraraya getirilen 75 obje sergileniyordu. Akademi’nin Hansaviertel’deki binasının tek bir salonunda sunulan sergi üç düzlemde kurgulanmıştı. Mekanın uzun yöndeki bir duvarından diğerine kesintisiz süren alçak bir vitrinin içinde 20. yüzyılın başlarından 1980’lere Alman modern ve çağdaş dansının en önemli kişiliklerine birer kısım ayrılmıştı.
Vitrinlerde koreografların yazdıkları kitapların orijinal baskılarından kendi el çizimlerine (örneğin bir çok diğer çiziminin yanısıra Rudolf von Laban’ın “Yirmiyüzlü Figürasyon” çizimi), fotoğraflardan masklere (Mary Wigman’ın ünlü “Hexentanz” (Cadı Dansı)’nda kullandığı 1926 tarihli dans maskesi), program broşürlerinden rozetlere (örneğin Gret Palluca’nın 1936 Berlin Olimpiyatları törenlerine katılan bütün sanatçıların taktıkları yaka rozeti) ve gösteri afişlerine bir çok ilginç ve özgün belge vardı.
İkinci düzlem, hemen vitrin hattının arkasında tavandan asılı küçük ekranlardan oluşuyordu. Bunlarda, vitrinlerde bahsi geçen koreograflarla ilgili video görüntüleri döngü olarak sunuluyordu.
Son düzlem ise mekanın en gerisindeki duvara yansıtılan devasa projeksiyonlar idi. Buralarda da sadece Almanya’dan değil, dünya genelinden seçilmiş 100 koreografın yapıtlarından hareketli görüntüler ve fotoğraflar yine döngü şeklinde gösteriliyordu.
Bu üç düzlem seyircinin karşısına her seferinde farklı kesişmelerle üstüste binerek çıktığı için, sergi farklı okumalara imkan sağlayan açık bir yapıt niteliği kazanıyordu adeta.

Oldukça kapsamlı ve incelikli hazırlanmış serginin vitrin bölümünde; Reinhild Hoffmann (1943), Susanne Linke (1944) ve geçtiğimiz temmuz ayında vefat eden Johann Kresnik (1939-2019) gibi çağdaşlarıyla birlikte neden Pina Bausch’un (1940-2009) olmadığı ve yapıtlarından fotoğrafların neden sadece en gerideki üçüncü düzlemde yer aldığı benim için ilginç bir muammaydı, sergi içinse büyük bir eksiklik.


Hamburger Bahnhof - Berlin (30.08.2019)
Fotoğraflar: Mehmet Kerem Özel

“Bedenin Hatırladıkları. Dans Mirasının Güncelliği” etkinliğinin bölümlerinden biri Fransız koreograf Xavier Le Roy’un “Retrospektif” isimli canlı performans sergisiydi. İşlerini İstanbul’da iDANS festivallerinde seyretme şansına erdiğimiz Le Roy’un “Retrospektif”i daha önce MoMA, Tate Modern, Centre Pompidou gibi dünyanın önemli çağdaş sanat kurumlarında sunulmuş.

Xavier Le Roy - Retrospective
Fotoğraf: Matthew Septimus

Le Roy “Retrospektif”i, eski işlerinden seçtiği parçaları bir döngü oluşturacak şekilde yeniden bir araya getirerek kurgulamış. “Retrospektif” konvansiyonel bir sahnede değil, bir müzenin sergi salonunda sunulduğu için seyircinin seyretme yeri ve süresi sabit ve belirli değildi doğal olarak.
İşler aynı zamanda seyirciyle etkileşim halindeydiler; örneğin mekana her yeni seyirci girdiğinde bütün dansçılar o sırada icra etmekte oldukları hareketleri kesip ve “Wwww!” sesi çıkararak yeni gelen seyircinin etrafını sarıyorlardı. Ayrıca, dansçılardan biri etrafına topladığı seyircilere hem Le Roy’un işinden bir parça sunuyor hem de onlara kendi hayat hikayesinde dans ile olan ilişkisini anlatıyordu.
Böylece hem Le Roy’un işleri daha önce sahnelendikleri genel konseptten, mekandan ve seyirci-icracı ilişkisinden farklı bir bağlama yerleşerek dönüşüp değişiyorlar, hem de canlı icra edilen bir performansla ilişki kurmaya zorlanan izleyiciler, bunlar ister geleneksel müze ziyaretçisi ister gösteri sanatlarına aşina seyirci olsun, “müzede sergilenen sanat ürünü” mantığını yeniden düşünmeye davet ediliyorlardı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder