dün akşam bir arkadaşla sohbet ederken, kendi kendime "boş ver yazma!" dediğimin bir konu tekrar alevlendi içimde ve sivriliklerimden birini daha yapmadan duramaz oldum!
arkasına türkiye'nin en zengin bankasını almış, türkiye'nin en prestijli konser mekanı olmaya soyunmuş ve türkiye'nin biletleri en pahalı konser salonu olan işsanat'ın sezon programı açıklananı bayağı oldu.
bazı köşeyazarları, ekonomik krizde böyle bir programın hazırlanmış olmasını çok önemsediler, beğendiler, salonu kutladılar.
programa itiraz olamaz tabii: gidon kremer, misha maisky, yuri bashmet, shlomo mintz, joshua bell defalarca da gelseler kaçırılmayacak "duayen" isimler; ancak, istanbul'a daha önce defalarca gelmiş bildik isimler!
[bell dışındakiler 4-5 yıldır istinasız her sezon istanbul'a geliyorlar, hem de; -nasıl oluyorsa- crrks'ye gelirlerse bilet fiyatı işsanat'ın yarısı oluyor.]
prestijli bir salonunun vizyonu, o şehre daha önce gelmemiş önemli sanatçıları getirerek hem seyirciye onları canlı izleme imkanı sunmak, hem de -ve bence daha da önemlisi- sanatçıya daha önce gelmediği bir kenti ve onun seyircisini tanıtmak. yoksa; salonu olabildiğince doldurmaya odaklanmış organizatör mantığı ile program hazırlanıyorsa, yazık!
işsanat'ın 2009-10 sezonunun en flaş -ve istanbul'a ilk defa gelecek veya geleli çok uzun zaman olmuş- isimleri philippe jaroussky ve academy of st.martin-in-the-fields oda orkestrası ile sir neville marriner.
gil shaham, andreas scholl, mikhail pletnev yönetiminde rusya ulusal senfoni orkestrası ve uzun zamandır istanbul'a konser vermeyen güher-süher pekinel [dün akşam aya irini'de idso ile konserleri vardı; demek ki, nihayet istanbul'un, tonları birbirine uygun iki piyanosu oldu] programın diğer -istanbul'da ender konser verme konusunda- öne çıkan isimleri.
işsanat'a kimler gelebilirdi sorusunun cevabı için sadece piyanistlerden gidersek: martha argerich, -istanbul'a yıllar yıllar önce, çok genç bir yıldızken gelmiş, sonraki bir iki konserini sağlık nedenlerinden dolayı iptal etmiş- hélène grimaud, maurizio pollini, maria joão pires...
diğer enstrümanları, oda müzikçilerini ve şancıları saymıyorum bile!
biletleri daha kolay satılan pop/dünya müziği kategorisinde ise; işsanat yine bildik, defalarca istanbul'a gelmiş isimleri getiriyor tekrar tekrar: fazlaca sağlamcı bir duruş!
pink martini, monica molina, mariza...
"niye programda yok" diye düşündüğümde; komşumuz yunanistan'ın sesi, yorumu, kişiliği ile efsanevi sanatçısı dimitra galani, pedro almodovar'ın vazgeçemediği şarkıcılardan melankolik luz casal, bueno vista socila club'ın tango versiyonu cafe de los maestros, beyrutlu ilahe fairouz ilk aklıma gelenler.
bunlar benim tanıdığım isimler; benim bilmediğim ve tanımak istediğim bir sürü başka değerli sanatçı da var bu dünyada.
neden illa da bildik isimlerden oluşturulur sezon programı! neden seyircimiz/izleyicimiz yeniliklere, bilmediği isimlere açık değildir!
arkasında türkiye iş bankası gibi güçlü finansman destek olan bir salon neden risk almaktan bu kadar ürker!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder