neden bunca yıl gitmemişim polonya'ya!
ülkenin başkentinin havalimanının adı: "frederik chopin havalimanı"; daha fazla söze ihtiyaç var mı!
on günlük, ikinci yarısının her gününün başka bir kentte geçtiği, yorucu ama dopdolu seyahatte, "polonya"nın kelime kökeni "polenia"yı yaşadım yol boyu; "geniş, açık arazilerin halkı"nın el emeği, seyretmekten bıkmadığım kırsal manzaralar aktı trenlerin pencerelerinden. güz de, ışığı ve renkleriyle başka bir güzellik kattı bu ilahi doğa görüntülerine...
varşova, krakow, wroclaw, poznan, kornik, chelmno ve torun; şimdiki başkent, eski başkent, polonya'nın 10.yy'da ilk kurulduğu topraklar... gotik şatolar, ortaçağ surları, kiliseler, tiyatrolar, sinagoglar, depolar, art nouveau-art deco yapılar, insan ölçeğinde ortaçağ sokakları, insanı ezen mimariler... sarı-yeşil-kırmızı yapraklar, kamusal alanda birbirinden ilginç, yaratıcı ve etkileyici heykeller, kıpkırmızı tuğla binalar, taş döşeli sokaklar, güleryüzlü insanlar, genç güzel hanımlar, genç yakışıklı beyler, güvercinler... lezzetli yemekler, "avrupa'nın en lezzetli pastaları", pierogi, krupnik, kremovka... el yapımı tasarım ürünler, vitraylar, melekler... dinamik ve genç bir toplum, sevimli yaşlı nineler, krakov sokaklarında gezinen keşişler... üstlerindeki mürdüm eriklerinden mora çalmış ağaçlar, iki yanı ağaçlı kasaba yolları... sıvası dökülmüş, boyası gelmiş, yorgun, yıkık, bakımsız binalar, heybetli caddeler, uçsuz bucaksız kentiçi parkları...
avrupa birliği'nden daha fazla yardım alıp da kentlerini prag gibi gıcır gıcır, şeker renklerinde boyalı kremalı pasta kıvamına getirmeden, para birimini "erotik tınılı" hesaplı zloty'den pahalı avro'ya çevirmeden önce polonya'ya tekrar, tekrar gitmek lazım!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder