pazartesi filmlerimin hepsi suç ve cinayetlerle ilgiliydi; nedir benim bu tesadüflerden çektiğim!
şili filmi "tony manero", başka beklentilerle gittiğim için hayal kırıklığı oldu. bulgar filmi "zift" ise fazlaca tasarımdı, insani duygular kaybolmuştu.
goran rusinovic'in "buick riviera"sı dağlarla örülü balkanlar/yugoslavya gerçeğini orta amerika'nın karla kaplı dümdüz ovasında anlatıyordu. "güldük acınacak halimize" misali bir hikayeydi. vatan hasreti ve yalnızlık üzerine yalın bir filmdi; bazen komikti ama oldukça hüzünlüydü.
günü kurtaran film ise iskandinavya'dan geldi: eric poppe'nin "de usynlige" (bulanık sular).
bana biraz kieslowski sinemasını hatırlatan; suç, itiraf, af, kötülük, kayıp, din, aile temalarının harmanlandığı çok güzel çekilmiş, çok iyi oynanan, müziği ve kurgusuyla da özgünleşen dört dörtlük bir filmdi.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder