7 Nisan 2009 Salı

film festivali 28 - izlenimler 4: solo, strella ve tosca

festival'de aile dair filmlere denk gelmeye devam ediyorum. bugün karşıma "goodbye solo" (hoşçakal solo) ve "strella" (kadının fendi) çıktı.

obama'dan dolayı derse az öğrenci gelmesinden faydalandığım bir gündüz kaçamağı sayesinde, aklımın kaldığı "hoşça kal solo"yu yakalama şansım oldu. yorgunluğuma değdi.
iran asıllı amerikalı genç yönetmen ramin bahrani bize, intiharı aklına koymuş yaşlı beyaz amerikalı ile onu amacından vazgeçirmeye çalışan genç senegalli taksi şöförü arasındaki dostluğu yalın, samimi, gerçekçi ve karamsar bir dille anlattı.
bahrani'nin sinema dili, iki sene önce festival'de gösterilen ilk filmi "man push cart" (seyyar satıcı)'dan bugüne olgunlaşmış, rahatlamış. geçen sene gösterilen son filmi "chop shop" (küçük çırak)'ı seyretme imkanım olamamıştı, ama belli ki festival bahrani'yi takip ediyor, ben de peşini bırakmayacağım.


"kadının fendi", "hoşçakal solo"dan daha trajik bir hikaye anlatmasına rağmen, son sahnenin pollyannavari tavrıyla bir çuval inciri -neredeyse- berbat etti. hiç olmazsa, son sahneden hemen önceki; strella'nın otelden çıktıktan sonra tosca'nın "vissi d'arte" aryası eşliğinde sokaklarda yürüdüğü sahneyle noktalayabilirdi filmini. illa da, antik yunan tragedyaları gibi karakterlerin kanlı bir şekilde öldüğü bir son olmak zorunda değildi; bence öyle bir son daha gerçekçi ve daha etkili olur, panos koutras da bir başyapıta imza atmış olurdu!
yine de -son sahne dışında- başından sonuna nefes almadan seyredilen, iki başrol oyuncusunun çok çok iyi olduğu bir filmdi "kadının fendi".

bir not; puccini'nin "tosca"sı "kadının fendi"nde olduğu gibi "milk"te de önemli bir yere sahipti. puccini'nin hüznü, tosca'nın trajedisi gay sinemasının ilgisini çekiyor demek ki.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder