
obama'dan dolayı derse az öğrenci gelmesinden faydalandığım bir gündüz kaçamağı sayesinde, aklımın kaldığı "hoşça kal solo"yu yakalama şansım oldu. yorgunluğuma değdi.
iran asıllı amerikalı genç yönetmen ramin bahrani bize, intiharı aklına koymuş yaşlı beyaz amerikalı ile onu amacından vazgeçirmeye çalışan genç senegalli taksi şöförü arasındaki dostluğu yalın, samimi, gerçekçi ve karamsar bir dille anlattı.
bahrani'nin sinema dili, iki sene önce festival'de gösterilen ilk filmi "man push cart" (seyyar satıcı)'dan bugüne olgunlaşmış, rahatlamış. geçen sene gösterilen son filmi "chop shop" (küçük çırak)'ı seyretme imkanım olamamıştı, ama belli ki festival bahrani'yi takip ediyor, ben de peşini bırakmayacağım.

yine de -son sahne dışında- başından sonuna nefes almadan seyredilen, iki başrol oyuncusunun çok çok iyi olduğu bir filmdi "kadının fendi".
bir not; puccini'nin "tosca"sı "kadının fendi"nde olduğu gibi "milk"te de önemli bir yere sahipti. puccini'nin hüznü, tosca'nın trajedisi gay sinemasının ilgisini çekiyor demek ki.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder