"benjamin button'ın tuhaf hikayesi"ni dün akşam [çarşamba] izledim. eve yürürken aklımdan filme dair olumlu olumsuz bir sürü şey geçti. geç saatte klavye başına oturduğumda ise, düşüncelerimi düzgün bir çizgide formüle edemeyince yazmaktan vazgeçtim.
perşembe sabahları yapmaktan en çok hoşladığım şey fatih özgüven'in radikal'deki makalesini okumaktır. bu sabah da ritüelim aynıydı. bu haftanın konusu "benjamin button" filmiydi.
bir nefeste okuyup bitirdiğimde, özgüven'in her makalesinin arkasından hissetiğim hayranlık duygusuna bu sefer biraz da imrenme eklendi. film çıkışı eve yürürken aklımdan geçen bütün düşünceler fatih özgüven'in yazısında vardı, hem de müthiş bir ustalıkla kurgulanmış, bağlantıları yapılmış ve taşlar yerine oturtulmuş olarak.
[gerçek sinema tadı… bu sıradışı karakterin ve bu "tuhaf" öykünün altından ancak fincher'in kalkabileceği… fincher'in bir önceki filmi "zodiak"ın içeriği ile kurulan bağlantı… öykünün fazlaca amerika odaklı olması ancak yine de sıradan bir amerikan filmi gibi sırıtmaması… "forrest gump"ı andırması… fincher'in elindeki her imkanı (objeleri, sesleri, filmin kurgunu) kullanarak "zaman" kavramı ile oynaması… olasılıklara/rastlantılara dair film-içinde-kısa film tadındaki bölüm… gençliğin ve güzelliğin pompalandığı amerikan sinema endüstrisinde brad pitt gibi bir -tabir yerindeyse- ilahın filmin üçte ikisinden daha uzun bir bölümünde yaşlandırılmış olarak oynaması… "benjamin"in trajedisinin, bu karakteri brad pitt'in oynaması sayesinde daha anlamlı, daha etkili hale gelmesi… brad pitt'in bu rolü kabul etme cesareti...]
biri düşüncelerini açıkladıktan sonra, "hah, ben de aynen öyle düşünmüştüm" demeyi hiç sevmem, ancak bu sefer örtüşme o kadar paralel ki, söylemeden/yazmadan edemedim.
herkese benjamin button'un tuhaf maceralarını takip edeceği keyifli bir üç saat dilerim...
12 Şubat 2009 Perşembe
tuhaf bir hikaye: benjamin button
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
akademi üyelerinin, bildik başarı öyküsü "slumdog millionaire"i, "benjamin button" gibi amerikan sinemasından son yıllarda çıkmış en sıradışı filmlerden birine ve onun -her filmiyle harikalar yaratan- sıradışı yönetmeni david fincher'a tercih edecekleri belliydi.
YanıtlaSilbir umut, yönetmen ödülünü verirler diye beklemiştim; nafile!
danny boyle, en az david fincher kadar sevdiğim bir yönetmendir, ancak inişli-çıkışlı filmografisinin en yaratıcı filminin "slumdog millionaire" olmadığından eminim.
eh akademi, yılların ustası martin scorsese'ye de, o kadar başyapıtı dururken, bir hong-kong filminin yeniden çekimi "the departed" ile en iyi yönetmen oscar'ını reva görmüştü!