rené magritte'in, eşi georgette ile birlikte 1930-54 yılları arasında brüksel'in kenar mahallerinden biri olan jette'de kiracı olarak oturduğu bahçeli zemin kat dairesini ziyaret etme imkanım oldu yakın zamanda. o dairenin içinde bulunduğu üç katlı ev magritte müzesine dönüştürülmüş, yanındaki üç katlı bina da soyut sanat müzesi yapılmış; ikisi birlikte tek biletle geziliyor.
jette genellikle iki-üç-dört katlı evlerin birbirine bitişik olduğu ve sokaklara sıfır dayalı olarak cephe verdiği (yani, örneğin bizim istanbul'da levent'te olduğu gibi bahçe içinde ayrık düzende olmadığı) bir dokuya sahip, oldukça mütevazi bir semt. magritte'in ev-müzesi bu doku içinde adeta kaybolmuş durumda; üzerinde bulunduğunu bildiğim sokağa girmeme ve etrafıma bakmama rağmen, karşı kaldırımdan yürüdüğüm için fark etmedim ve geçtim. sokak bitince geri döndüm ve kapısını fark ettim.
magritte yapıtlarının yaklaşık yarısını bu evde üretmiş. atölye olarak ilk başlarda mutfağın yanındaki yemek odasını kullanmış, sonradan bahçenin diğer tarafına bağımsız bir atölye inşa etmiş. ama yine de en çok bu küçük, ama sıcak ve evin gündelik hayatının içindeki, mutfağın hemen yanındaki odada resimlerini yapmış. bu odada brüksel sürrealistleri yemek yemişler; paris'li paul eluard ve man ray de brüksel'e geldiklerinde burada ağırlanmışlar. şövalenin arkasında duvarda asılı fotoğraf ray'e ait zaten.
salon da öyle "havalı", "şaşalı" bir şekilde döşenmemiş gerçi, ama burası, ayni yemek odası/atölye evin gerçekten kalbi; en samimi, hala "yaşayan" yeri.
1950'lerle birlikte magritte'in uluslararası ünü artmaya başlayınca, georgette'in ön ayak olmasıyla çift buradan brüksel'in başka bir semtine, schaerbeek'e taşınmış.
odalardaki eşyalar özgün olduğu için odalara ancak kapı ağızlarına yerleştirilmiş, göğse kadar yükselen camların arkasından bakılabiliyor.
yatak odasında, klasik tarzdaki yatak dışındaki eşyaları (siyah ve kırmızı dolap, vestiyer) magritte, kübizm ve fütürizm etkisinde işler üretti 1920'lerde tasarlamış ve bizzat yapmış.
magritte çifti yatağın üzerindeki spitz tür köpekten arka arkaya altı defa edinmişler, bahçeli zemin kat dairesi tutma nedenleri de köpekleri olmasıymış, 1940'larda eski spitz'lerinden birinin içini doldurtmuşlar.
üç katlı binanın üst katlarında magritte'in kişisel eşyalarının, mektuplarının, fotoğraflarının, belgelerinin sergilendiği vitrinler var; oldukça iyi bir koleksiyon. örneğin magritte'in film çekmeye meraklı olduğunu ve 16mm kamerası ve oynatıcısı olduğunu bilmiyordum, görünce çok hoşuma gitti. zemin kattaki döşeli odalar ile birlikte bu vitrinlerde sergilenler; magritte'i sevenler için onun dünyasına girmek için birebir.
vitrinlerde magritte'in elinden çıkma ve ressam arkadaşlarının ona hediye ettikleri, az sayıda da olsa, orijinal karakalem çizim, taslak, küçük boyutlu yağlıboya tablolar var. duvarlarda asılı ünlü magritte tablolalarının hepsi ise -haliyle- reprodüksiyon, ama baskı değil, elle yapılmışlar.
müzenin küratörleri magritte'in yapıtlarında bu evden izlerin izini sürmüşler. beni en çok tam ters bir ilişki etkiledi; magritte'in, evin salonunun duvarlarını tablolarındaki maviye boyamış olması. hem eve misafir olduğumu, hem de magritte'in tablolarından birine içine girdiğimi hayal ederek, kendimi salonun aynasına yansıttım :)