25 Ağustos 2017 Cuma

bir festival nasıl kan tazeler?


salzburg festivali dünyanın en eski ve özellikle opera ve müzik alanında en prestijli festivali. bu sene, uzun zamandır olmadığı kadar ilgi gördü festival, çünkü arka arkaya prömiyer yapan festival prodüksiyonlarının hepsi çok iyi eleştiriler aldılar.

açıklandığında, kağıt üzerinde zaten çok şey vaad eden bir programı vardı festivalin bu yıl; dört günlüğüne gidip her akşam yeni bir prodüksiyon seyredip dönebilecek şekilde bir program içimden geçti ancak gerçekleştirmedim.
çocukluğumda/gençliğimde milliyet sanat'ta zeynep oral'ın ve diğer yazarların izlenimlerini okuduğumdan beridir gitmek istediğim bir festival salzburg.
neyse ki arte ve diğer kanalların yaptıkları canlı yayınlarla festivalin ses getiren yapımlarını ekrandan da olsa takip etme imkanı bulduk.

bu seneki festivali canlandıran, her zaman ilginin az olmadığı festivali daha da odağa oturtan, ilginç sanatçıların işbirlikleriyle merak edilen ve sonucunda da başarılı olan yapımların gerçekleşmesini sağlayan öğe neydi peki?
yeni genel sanat yönetmeni.


herbert von karajan'dan sonra ilk defa bir müzisyen, markus hinterhaeuser, festivalin genel sanat yönetmenliğine getirildi ve 2017 onun ilk yılı.
hinterhaeuser piyanist, özellikle çağdaş müzik hayranı; salzburg festivali ile bağları çok eskilere dayanıyor. festivalde bir çok konser vermiş, proje yönetmiş. 90'larda festival içinde sadece çağdaş müziğe ayrılmış zeitfluss adlı festivalde, hayranı olduğu luigi nono'nun işlerini seslendirmiş/sahnelemiş.

markus hinterhaeuser'i geçen yaz berlin'de foreign affairs festivali'deki william kentridge retrospektifi kapsamında sahnelenen schubert - winterreise gösterisinde ilk defa izleme şansım oldu. kentridge'in görsel dünyasıyla buluşan schubert liedlerini bariton matthias goerne'ye birlikte yorumluyorlardı. tabii kentridge ve goerne çok daha ön planda olduğu için, piyano çalan müzisyene çok da dikkat etmemiştim; ama goerne'den o müthiş performansın çıkabilmesinin en güçlü destekçisi tartışmasız ona sahnede eşlik eden piyanistti ve o da hinterhaeuser'di. aklımda piyaniste dair tek kalan yumuşak ve alçakgönüllü bir tarzının olduğuydu. sanırım yanılmamışım.

hinterhaeuser bir belgeselde enfes bir anısını da anlatıyor. 13 yaşındayken sınıf arkadaşının babası bonn orkestrası'nda kemacıymış ve karlheinz stockhausen'nin bir bestesini prova ederken yazılı notaları çalamıyor olmasının hırsıyla kemanını kırmışmış. olay o dönem gazetelere de yansımışmış. hinterhaeuser bir gece evde yalnızken rehberden stockhausen'in telefon numarasını bulmuş ve besteciyi aramış; ondan kendisine 12 ton tekniğini anlatmasını rica etmiş.
hinterhaeuser yıllar sonra stockhausen'ı zeitfluss'a davet ettiğinin akşamında, yemekteyken yıllar önce bir çocuğun kendisini aradığını hatırlayıp hatırlamadığını sormuş besteciye. hayal meyal cevabını almış.

hinterhaeuser'in özgeçmişinde en önemli noktalardan biri; gösteri sanatları alanında ortaya koyduğu ayrıksı, yenilikçi, sıradışı projelerle, biraraya getirdiği sanatçılarla başında olduğu her kurumda, gerek paris operası'nda gerek salzburg festivali'nde, gerek ruhrtriennale'de -ki bu festival onun fikridir- gerek brüksel la monnaie'de çığır açmış olan ünlü emprezaryo gerard mortier'in tezgahından ve tedrisatından geçmiş olması.

hinterhaeuser salzburg festivali'nin mortier'li yıllarını şöyle anlatıyor:
piyano okumaya salzburg'a geldiğimde, genel provalar için bile bilet alamazdık, fahiş fiyatlıydı, festival sarayı'ndan içeri adım atamazdık. herbert von karajan provadan çıkar, kapıda bekleyen porsche'sine biner ve polislerin özel olarak onun için durduğu trafikte yol alırdı. ne zaman 90'lı yılların başında gerard mortier geldi, her şey özgürleşti. mortier'in açılımı ve hazırladığı programlar sayesinde herkes fark etti ki, "festival" mantığı, gösterileri arka arkaya dizmek değil, belli bir konu/tema merkezinde yoğunlaşarak tartışma ortamı yaratmak.

hinterhaeuser bu yılki festivalin temasını "güç/iktidar ve ilişkileri" olarak belirlemiş. kayıtlardan izlediğim yeni yapımlar hakkındaki görüşlerim bir sonraki yazıya..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder