18 Temmuz 2010 Pazar

"kosmos"a erivan film festivali'nde büyük ödül!


"Şöyle bir övgü var. Hayvanlar, duyarlılıkları çok yüksek varlıklar. Bunların karşısındaki durumumuz zaten bizim bütün halimizi gösteriyor. Mesela hayvanları kesmek, hayvanlara zulmetmek akıl almaz bir şey! Sonra işte, "Savaş yapmayalım, işte bilmem ne yapmayalım, haksızlık etmeyelim, adalet nerde?" Yani her akşam et yiyoruz... "Bunu yapalım bunu yapmayalım," şeklinde bir ders vermek anlamında söylemiyorum bunu. Ama böyle de bir ikiyüzlülük içindeyiz. Çok ağır bir ikiyüzlülük bu. Mezbahaya gidince benim orada gördüklerim bunlar mesela. Bütün ülkenin her yerinde mezbaha var ve biz bunları görmekten kaçıyoruz, unutmak istiyoruz. Bunu görmek istemiyoruz. Hani şey gibi... "Ben hayvan kesilirken bakamam!", "Eee nasıl yersin yemeğini?", "Şöyle yerim." Bu aradaki kopukluk çok acayip bir şey. Suç onda değil, onu suçlamıyorum. Çünkü yenilen etle, oradaki hayvan arasındaki bağ çoktan kopmuş. Ben oraya ilk mezbahaya gittiğimde "mağduriyet"i gördüm. Burada idam olacak hayvanlar var. Aslında Kars'taki mezbahaların mimari düzeneği gene de insani yapılmış. Hayvanlar bir yerde bekletiliyor aslında. Ondan sonra bir tanesi getirilip kesiliyor. Ama artık dünyanın hiçbir yerinde buna zaman yetmiyor. Zaman yok! Üçünü dördünü bir arada kesiyorlar. Bu insanların suçu anlamında değil, zaman öyle, düzen öyle yani. Ve bütün hayvanlar orada bunu seyrediyorlar ve sonra da kesiliyorlar! "Ay hayvanlar anlamaz!" diye bir şey yok. Orada gördüğüm şey suydu: Gözler. Nasıl bir endişe ve korku! Bir kere o hayvanların bilmediğimiz o salgıları var, bağırtıları var. Bütün o gözler... Daha korkunç bir şey olamaz. Titriyorlar böyle. Bunu biz bilmiyoruz. Böyle bilmediğimiz bir sürü şey var hemen yanı başımızda. Bu bizim hepimizin ikiyüzlülüğü. Bu bilgiler var. Sonra "Adam nasıl gidip de bir aileden altı insanı öldürdü?" diyoruz. Yani öyle bir vahşet var ki... Hepimiz dahiliz buna. Ben de dahilim, hepimiz dahiliz."
- reha erdem
("reha erdem sineması: aşk ve isyan" adlı kitaptan,
söyleşiyi yapanlar: fırat yücel, burak acar
çitlembik yayınları 2009)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder