uydudan arasıra takip ettiğim tvp kultura kanalında denk geldim. tvp kultura polonya devlet televizyonunun sanat kanalı; sabahtan akşama kadar sanata dair akla ne geliyorsa yayınlıyorlar, dopdolu bir programı var.
geçenlerde bir haftayı bütünüyle dansa ayırdılar; filmler, belgeseller, söyleşiler, sahne kayıtları, dans aşağı dans yukarı. işte bu hafta içinde "coffee with pina"yı da gösterdiler.
yalnız, tvp kultura'nın kötü bir tarafı var; yabancı dildeki filmleri simultane çeviri olarak, yani lehçe üstses ile yayınlıyorlar. hani, film festivalimiz sinema günleri iken bet sesli çevirmenler duygusuz vurgularla filmlerin üzerine çeviri yaparlardı ya, tam onun gibi!
bu baskın ses yüzünden çoğunlukla arkadaki orijinal sesi duymak mümkün olmuyor. maalesef "coffee with pina" da benzer uygulamayla yayınlandı. neyse ki filmin konuşması azdı; görüntü-müzik ağırlıklıydı, pina'nın arasıra almanca söyledikleri de filmin orijinalinde ingilizce altyazıyla verildiği için içeriğe dair kayıp olabildiğince azaldı.
"coffee with pina"yı seyrederken çok ilginç bir tesadüfü fark ettim. film, topluluğun 2002 haziran'ında paris turnesindeki "agua" ve 2005'te wuppertal'deki "rough cut" gösterileri sırasında ve pina bausch'un -bizzat dans ettiği iki yapıtından biri olan- "danzon"daki solosunun provalarında yapılan görüntülerle oluşturulmuş.
istanbul'da izlediklerim yetmeyip de, pina bausch'un yapıtlarını yurtdışında kovalamaya başladığım ilk yıl 2002 ve ilk seyrettiğim gösterisi paris'teki "agua" idi.
pina bausch'un 2-3 yılda bir wuppertal'de düzenlediği dans festivaline ilk gidişim de 2005 yılındaydı ve o sene seyrettiğim yapıtları arasında "danzon" da vardı.
meğer boşuna "coffee with pina"nın peşinde değilmişim; bu filmi içten içe kişisel tarihime bağlayan tesadüfler varmış!
"coffee with pina" -sanki- belgesel niyetiyle çekilmemiş, -pina bausch'a yakışır bir yaratıcılıkla- serbest bir tarza sahip türlerarası bir film; kah siyahbeyaz kah renkli görüntüler, süperpoze teknikler, uzun close-up'lar ve flu çekimlerle video sanatına ve hatta enstalasyona yaklaşan bir tarzı var.
yönetmen lee yanor belli ki pina bausch'un yakın dostu (pina bazı sahnelerde direkt ona hitap ederek konuşuyor, şakalaşıyor); filmi, onunla teklifsizce kahve-sigara içerken yaptığı söyleşi, prova ve gösteri görüntülerini serbest bir kurguyla biraraya getirerek oluşturmuş.
benim için filmin en canalıcı bölümü, topluluğun wuppertal'de yıllardır prova mekanı olarak kullandığı eski sinema salonundan bozma "lichtburg"ta pina bausch'un tek başına "danzon"daki solosunu çalıştığı sahnelerdi. duvarlarda aksesuarların, kıyafetlerin asılı durduğu, etrafa çeşitli gösterilerden eşyaların (örneğin mor renkli üçlü bir koltuğun) ve tek tük sinema koltuklarının serpiştirildiği, bir köşeye arkasında pina'nın oturduğu büyük ahşap bir masanın yerleştirildiği kocaman bir mekanda pina bausch'a, solosunun eski bir kaydını televizyon ekranından izleyerek çalışırken tanık olmak büyüleyiciydi.
pina bausch'un kendisini dışarıya bu kadar "açabileceğini" düşünmezdim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder