28 Ocak 2009 Çarşamba

alfred brendel ve diğer "küçük" şeyler!

alfred brendel'i canlı olarak konserde dinleme/izleme olanağımız maalesef artık kalmadı. hayır, alfred brendel vefat etmedi, geçtiğimiz ay viyana'da 80 yaşında verdiği bir konserle sahne hayatına veda etti.

türkiye'de yaşayanlar olarak bizlerin onu bu topraklarda seyretme şansımız zaten hiç olmadı, çünkü kendisini bilinçli olarak bizden mahrum etti.
bildiğim kadarıyla alfred brendel'in buralara gelmemesinin nedeni 1915'te osmanlı ermenilerinin maruz kaldıkları olaylar. politik/toplumsal/insani bir nedenden dolayı bir ülkeye sanatını icra etmek üzere gitmeyecek kadar tavır alan ender sanatçılardan biri olsa gerek kendisi.
ilginçtir ki oğlu cellist adrian brendel defalarca istanbul'a geldi, akbank oda orkestrası ile konserler verdi.

müziğe dair farkındalığımın arttığı son 30 yılda istanbul'da, bırakın astor piazzolla, miles davis, pierre boulez, manos hadjidakis, barbara hendricks, katia ricciarelli, hilliard ensemble, izthak perlman, narciso yepes, ravi shankar, keith jarrett gibi başka branşlardaki müzisyenleri sırf piyanistler kategorisinden sviatoslav richter (cemal reşit rey konser salonunun parlak döneminde üstüste 2 akşam), alicia de larrocha, lazar berman, michael ponti, mitsuko uchida, murray peraiha, alexis weissenberg, ivo pogorelich (ünlendiği yıllarda 2 kere), labeque kardeşler, györgy sandor ve emanuel ax gibi efsaneleri canlı izleme şansımız oldu.
alfred brendel'i bir kenara koyarsak -ki bir kenara koymak mı doğru, onun hassasiyetine ortak olmak mı?-, listede eksik kalan isimlerin başında "eski topraklardan" martha argerich geliyor olsa gerek. yenilerden lang lang.

acaba argerich'in de brendel gibi bir gerekçesi mi var bu topraklara ayak basmamak için? aslında iki sene önce crr konser salonu'nun genel sanat yönetmenliğini devralan yalçın çetinkaya verdiği ilk röportajlardan birinde en büyük hayalinin argerich'i getirmek olduğunu açıklamıştı. hatta crr'nin o sezon programında mayıs ayında bir argerich konseri gözüküyordu. sonra nedense gerçekleşmedi.
şimdiyse bırakın argerich'i talep etmeyi, crr'de herhangi bir sanatçı konser verebilecek mi, o bile belirsiz! peki bizler bir şey yaptık mı bu konuda? hoş, bizler derken kaç kişiden bahsediyorum acaba?

yıllar önce sevin okyay, caz festivalinde açıkhava'daki gerçek bir caz konserine gelen seyirci sayısından yola çıkarak istanbul'daki gerçek caz dinleyici sayısını yanılmıyorsam 600 olarak açıklamıştı.
ben de şimdi, yıldız veya popüler klasik müzikçilerin konserlerini bir kenara koyarak ve "damardan" bir klasik müzik konserinin (mesela natalia gutman'ınkiler olabilir) işsanat, crr veya albert long'daki seyirci sayısından ilham alarak istanbul'daki gerçek klasik müzik seyircisinin 200, bilemedim 300 olduğunu iddia ediyorum.
bunların -açık etmemi af buyursunlar- yarısının 60 yaş üzeri olduklarını hesaba katarsak geriye en fazla 150 kişi kalıyor bir şeyler, mesela bir eylem yapabilecek.

hadi organize olup yaptık diyelim, 12 milyona "hizmet veren" istanbul BÜYÜKşehir belediyesi bu 150 kişilik protestoya kulak verir mi sizce! zaten seyirci ortalaması bu rakkamlarda dolaştığı için değil mi, bir aydır kapalı, ikinci ayın akıbeti belirsiz, üçünsününki ise seçimden dolayı zaten sallantıda olan crr konusunda belediye'nin kılını kıpırdattığı yok!

bırakalım ağırbaşlı, çevresine saygılı ve eylem yapamayacak kadar görgülü 150 gerçek klasik müzik seyircimizi, sanat dünyamızda veya basınımızda bu konuda sesini çıkaran oldu mu! ben iki kişi dışında (ersin antep-cumhuriyet ve serhan bali-radikal) birilerine rastlamadım.

neden hala sessizsiz!...

2 yorum:

  1. On beş sene önce sekiz yaşındaydım ve bırakın Richter konserine gitmeyi, adını söyleyebilecek kadar bile eğitim alma şansım olmadı müzik konusunda ailemden. Şimdi bunu gerçekleştirebilmek için oldukça fazla şey feda ederdim hayatımdan. Slava'dan Tempest'i, Appassionata'yı ya da Brahms sonatlarından birini dinlemek için neler vermezdim ki.

    Michelangeli Türkiye'ye gelseydi konulu bir fıkraya ise hiç başlamayacağım.

    YanıtlaSil
  2. yazım bir şekilde yalçın çetinkaya'ya ulaşmış, nazik ve duyarlı bir kültür insanı davranışıyla beni aradı ve gelişmeler konusunda bilgilendirdi. şu anda belediyede crr konser salonunun programını onaylaması gereken zat, eski mezarlıklar müdürüymüş. aynı şekilde kent orkestrasının başında da eski mezarlıklar görevlilerinden biri varmış. yalçın bey "ülkemizde kültür öldü, dolayısıyla bu merciye mezarlıklar müdüründen daha isabetli kim atanabilirdi ki!" diyerek üzüntülerini bildirdi. katılıyorum. ama çelenk göndermek niyetinde değilim!

    YanıtlaSil