alain platel, çağdaş dansın “l’enfant terrible”larından, haşarı çocuklarından, biri.
son yıllarda adından çok söz ettiren sanatçı, les ballets c. de la b. adlı topluluğunu belçika’nın gent şehrinde 1986 yılında kurmuş. asıl mesleği psiko-pedagoji ve uzun yıllar bedensel özürlü çocuklarla çalışmış. ne koreografi ne de reji eğitimi almış. yolu dansla kesiştiğinde ise eğitimini aldığı ve uzun yıllar üzerinde çalıştığı disiplinden esinlenerek oluşturduğu hareketlerle çağdaş dansın çehresini değiştirmiş, sınırlarını genişletmiş.
alain platel 2004 yılında, mozart aryalarıyla süslediği “wolf”ta sahneyi sokak köpekleriyle doldurduğunda paris ulusal operası’nda çılgın alkışlarla yuhalamalar birbirine karışmış, alain platel de bunların arasından sıyrılarak tiyatro dünyasının gündemine oturmuştu. sadece köpekler değildi provokatif olan; sakin bir mozart melodisi eşliğinde orji yapan eşcinsel dansçılar, israil bayrağının yerlerde sürünmesi, bir barış bayrağı ile birlikte yakılan amerikan bayrağı (bayraklarla ilgili sahneler dördüncü gösteriden sonra iptal edilmiş. neyse ki yapıtın televizyon kaydında duruyorlar), mickey mouse maskesinin erkek cinsel organı olarak kullanılması gibi sahneler de yeterince kışkırtıcılar.
alain platel’in işleri agresif, sert, rahatsız edici. estetize edilmemiş, “güzel”leştirilmemiş ve “çıplak”! çapakları alınmamış ahşap bir heykele, kaba montajı yapılmış 70’lerden kalma bir filme benziyorlar. bu özellikleriyle pina bausch’un ilk dönem yapıtlarının dünyasına yakınlar.
wuppertal’deki ilk yıllarında seyircilerin suratına tükürmesi, saçını çekmesi gibi protestolarına maruz kalan pina bausch’un “ben inandığım şeyleri yapıyordum, onlar sadece klasik baleyi biliyorlardı, tarzıma alışık değillerdi, bu yüzden de onlara ters geliyordu, yoksa seyirciyi kışkırtmak gibi bir niyetim yoktu” şeklindeki masumane savunmasına karşılık alain platel’in yaklaşımının seyirciyi özellikle kışkırtmaya ve rahatsız etmeye yönelik olduğunu düşünüyorum. huzur ve huşu içinde rahatça koltuğa gömülerek seyredilebilecek işlere imza atmıyor alain platel.
“wolf”ta hırçın, öfkeli ve umarsız karakterlerin kayboldukları kaosun içerisinde bir ara, “cafe müller”deki -bizzat pina bausch’un kendisinin dans ettiği- durmadan duvarlara çarpan, ince askılı beyaz gecelikli uyurgezer kadının bir replikasını görmek ilk anda şaşırtsada insanı, biraz düşününce alain platel’in referansını nereden aldığının somut bir göstergesi olarak açıklayıcı oluyor.
“pitié!” alain platel’in şimdilik en son işi. johann sebastian bach’ın aziz matta pasyonu’dan serbestçe esinlenilerek hazırlanmış. alain platel’in bir önceki projesi monteverdi esinli “vsprs”de onunla birlikte çalışmış olan besteci fabrizio cassol bu sefer de müzikleri hazırlamış. yedi kişilik orkestranın (“aka moon”) çaldığı müzikleri fabrizio cassol, pasyondan oldukça serbest bir şekilde esinlenerek hazırlanmış; buzuki, akordeon, saksofon partileri bach’ı çağımıza taşıdığı gibi, orkestradaki magic malik adlı sanatçının ezan benzeri vokal yorumları da bach’ı doğuya yaklaştırıyor. bu anlamda, dahi piyanist/besteci uri caine’in mozart, mahler gibi bestecilerin eserlerini yorumlayarak hazırladığı çalışmalara benzetilebilir fabrizio cassol’un müzikleri.
hem müzik hem de tema olarak ekseriyetle “erbarme mich!” (merhamet et!) adlı pasyonun en tanınmış aryası çevresinde dolanan, zaten ismini de o aryadan alan “pitié!” acı, acıma, acıyı paylaşma, acıtma, acıtarak sevme, “ölesiye sevme” üzerine yoğunlaşıyor.
alain platel bütün bu temaları “deri”yi eksen alarak anlatıyor. deri sayesinde öteki olanı fark edebildiğimizi ve kendimizi onun yerine koyabildiğimizi düşünüyor. acı ve deri deyince kaçınılmaz olarak akla gelen “yara”, “yaralama”, “yarık” gibi öğeler de yapıtın omurgasını oluşturmakta yardımcı elemanlar olarak kullanılmış.
belki eserin ruhunu/atmosferini en iyi anlatan sahne, sadece iç çamaşırları olan bir erkek ile bir kadın dansçının birbirlerinin derilerini çekmeleri, çekiştirmeleri, birbirlerini derilerinden tutarak kaldırmaları, derileriyle sevmeleri.
ana tema “merhamet” olunca michelangelo’nun pieta’sından da esinlenilmiş doğal olarak. koreografiye usulca yerleştirilmiş değişik pieta yorumlarını/pozisyonlarını keşfetmek mümkün. ancak zannedilmesin ki koreografinin kendisi uslu ve sakin. tam tersine, iki saat boyunca dur durak bilmeyen bir tempoda hem seyirciyi hem de dansçıları tüketen bir gösteri “pitié!”. her anlamda zor ve yıpratıcı bir yapıt. vahşi ve dinamik!
“vsprs”de dansçılarına kaynak olarak histeri ve histeriye tutulmuş insanların filmlerini gösteren alain platel “pitié!”de ise uzun süre yaptığı esas mesleğinin nesnesi olan bedensel özürlü çocukların hareketlerinden esinlenmiş. hareketler aslında bedensel özürlü çocuklardan öte zihinsel özürlü hastaların, hatta akıl hastalarının davranış şekillerini andırıyor; bu anlamda, koreografinin ana hatlarını her yöne kontrolsüzce savrulan el kol hareketleri ve durmaksızın değişen ağız ve yüz mimikleri oluşturuyor.
alain platel’in, başı sonu belli bir hikaye üzerinden ilerlemeyen dramaturjisi, bach’ın pasyonunda hiç bahsi geçmeyen bir acıyı merkeze alıyor: oğlunu kaybeden annenin acısı. bu acı üç karakter üzerine kurulmuş: hepsi birer şancı tarafından canlandırılan meryem, isa ve kızkardeşi. üç şancıya 10 kişilik dans topluluğu eşlik ediyor. alain platel’in bütün işlerinde olduğu gibi burda da, yeri geldiğinde şancıların dansçılara eşlik ettiğini ve dansçıların şarkı söylediklerini görmek mümkün.
isa’yı hangi şancının canlandırdığını (19 yaşındaki kongolu kontrtenor serge kakudji çok başarılı) üzerinde isa resmi olan kitsch tişörtten, meryem’i de siyah kostümünden tahmin edebiliyorsunuz. yapıtı izlerken ben diğer kadın figürünü magdalena olarak düşünmüştüm, daha sonra program kitapçığını okuyunca, müziği olduğu gibi sözleri de yeniden yazan fabrizio cassol’un özellikle birbirine yakın iki insan sesini, mezzosoprano ve kontrtenor seslerini kullanarak aynı karakterin iki farklı cinsiyetini veya erkek-dişi olmak üzere iki kardeşi anlatmak istediğini okudum.
sahne tasarımı kesin olarak belli bir imaja/mekana/yere gönderme yapmıyor; biri kule gibi yüksek, diğeri alçak ve yayvan iki ahşap yapıdan oluşuyor. alçak olanının üzerinde gösteri boyunca orkestra konumlanıyor, yüksek olanına da tek bir sahnede magic malik çıkıp ezana benzeyen şarkıyı seslendiriyor.
tahta kerestelerin çakılmasıyla kurulmuş, sadece ön yüzlerini gördüğümüz bu iki kulübemsi yapı bana -serbest bir çağrışımla- isa’nın doğduğu farzedilen ahırı anımsattı. sahnenin tavanından farklı yüksekliklerde ve büyüklüklerde hayvan derilerinin asılı olması ise mezbaha çağrışımları yapmıyor değil.
prömiyeri ruhrtriennale kapsamında 2008’in eylül’ünde bochum’da yapılan “pitié!”yi ben kasım ayında pina bausch festivali kapsamında düsseldorf’da seyretme imkanı buldum. “pitié!”nin dünya turnesi 2009’un ilk yarısı boyunca londra, roma, viyana, tokyo, barcelona, berlin gibi metropollerin yanısıra küçük avrupa şehirlerinde de devam ediyor…
son yıllarda adından çok söz ettiren sanatçı, les ballets c. de la b. adlı topluluğunu belçika’nın gent şehrinde 1986 yılında kurmuş. asıl mesleği psiko-pedagoji ve uzun yıllar bedensel özürlü çocuklarla çalışmış. ne koreografi ne de reji eğitimi almış. yolu dansla kesiştiğinde ise eğitimini aldığı ve uzun yıllar üzerinde çalıştığı disiplinden esinlenerek oluşturduğu hareketlerle çağdaş dansın çehresini değiştirmiş, sınırlarını genişletmiş.
alain platel 2004 yılında, mozart aryalarıyla süslediği “wolf”ta sahneyi sokak köpekleriyle doldurduğunda paris ulusal operası’nda çılgın alkışlarla yuhalamalar birbirine karışmış, alain platel de bunların arasından sıyrılarak tiyatro dünyasının gündemine oturmuştu. sadece köpekler değildi provokatif olan; sakin bir mozart melodisi eşliğinde orji yapan eşcinsel dansçılar, israil bayrağının yerlerde sürünmesi, bir barış bayrağı ile birlikte yakılan amerikan bayrağı (bayraklarla ilgili sahneler dördüncü gösteriden sonra iptal edilmiş. neyse ki yapıtın televizyon kaydında duruyorlar), mickey mouse maskesinin erkek cinsel organı olarak kullanılması gibi sahneler de yeterince kışkırtıcılar.
alain platel’in işleri agresif, sert, rahatsız edici. estetize edilmemiş, “güzel”leştirilmemiş ve “çıplak”! çapakları alınmamış ahşap bir heykele, kaba montajı yapılmış 70’lerden kalma bir filme benziyorlar. bu özellikleriyle pina bausch’un ilk dönem yapıtlarının dünyasına yakınlar.
wuppertal’deki ilk yıllarında seyircilerin suratına tükürmesi, saçını çekmesi gibi protestolarına maruz kalan pina bausch’un “ben inandığım şeyleri yapıyordum, onlar sadece klasik baleyi biliyorlardı, tarzıma alışık değillerdi, bu yüzden de onlara ters geliyordu, yoksa seyirciyi kışkırtmak gibi bir niyetim yoktu” şeklindeki masumane savunmasına karşılık alain platel’in yaklaşımının seyirciyi özellikle kışkırtmaya ve rahatsız etmeye yönelik olduğunu düşünüyorum. huzur ve huşu içinde rahatça koltuğa gömülerek seyredilebilecek işlere imza atmıyor alain platel.
“wolf”ta hırçın, öfkeli ve umarsız karakterlerin kayboldukları kaosun içerisinde bir ara, “cafe müller”deki -bizzat pina bausch’un kendisinin dans ettiği- durmadan duvarlara çarpan, ince askılı beyaz gecelikli uyurgezer kadının bir replikasını görmek ilk anda şaşırtsada insanı, biraz düşününce alain platel’in referansını nereden aldığının somut bir göstergesi olarak açıklayıcı oluyor.
“pitié!” alain platel’in şimdilik en son işi. johann sebastian bach’ın aziz matta pasyonu’dan serbestçe esinlenilerek hazırlanmış. alain platel’in bir önceki projesi monteverdi esinli “vsprs”de onunla birlikte çalışmış olan besteci fabrizio cassol bu sefer de müzikleri hazırlamış. yedi kişilik orkestranın (“aka moon”) çaldığı müzikleri fabrizio cassol, pasyondan oldukça serbest bir şekilde esinlenerek hazırlanmış; buzuki, akordeon, saksofon partileri bach’ı çağımıza taşıdığı gibi, orkestradaki magic malik adlı sanatçının ezan benzeri vokal yorumları da bach’ı doğuya yaklaştırıyor. bu anlamda, dahi piyanist/besteci uri caine’in mozart, mahler gibi bestecilerin eserlerini yorumlayarak hazırladığı çalışmalara benzetilebilir fabrizio cassol’un müzikleri.
hem müzik hem de tema olarak ekseriyetle “erbarme mich!” (merhamet et!) adlı pasyonun en tanınmış aryası çevresinde dolanan, zaten ismini de o aryadan alan “pitié!” acı, acıma, acıyı paylaşma, acıtma, acıtarak sevme, “ölesiye sevme” üzerine yoğunlaşıyor.
alain platel bütün bu temaları “deri”yi eksen alarak anlatıyor. deri sayesinde öteki olanı fark edebildiğimizi ve kendimizi onun yerine koyabildiğimizi düşünüyor. acı ve deri deyince kaçınılmaz olarak akla gelen “yara”, “yaralama”, “yarık” gibi öğeler de yapıtın omurgasını oluşturmakta yardımcı elemanlar olarak kullanılmış.
belki eserin ruhunu/atmosferini en iyi anlatan sahne, sadece iç çamaşırları olan bir erkek ile bir kadın dansçının birbirlerinin derilerini çekmeleri, çekiştirmeleri, birbirlerini derilerinden tutarak kaldırmaları, derileriyle sevmeleri.
ana tema “merhamet” olunca michelangelo’nun pieta’sından da esinlenilmiş doğal olarak. koreografiye usulca yerleştirilmiş değişik pieta yorumlarını/pozisyonlarını keşfetmek mümkün. ancak zannedilmesin ki koreografinin kendisi uslu ve sakin. tam tersine, iki saat boyunca dur durak bilmeyen bir tempoda hem seyirciyi hem de dansçıları tüketen bir gösteri “pitié!”. her anlamda zor ve yıpratıcı bir yapıt. vahşi ve dinamik!
“vsprs”de dansçılarına kaynak olarak histeri ve histeriye tutulmuş insanların filmlerini gösteren alain platel “pitié!”de ise uzun süre yaptığı esas mesleğinin nesnesi olan bedensel özürlü çocukların hareketlerinden esinlenmiş. hareketler aslında bedensel özürlü çocuklardan öte zihinsel özürlü hastaların, hatta akıl hastalarının davranış şekillerini andırıyor; bu anlamda, koreografinin ana hatlarını her yöne kontrolsüzce savrulan el kol hareketleri ve durmaksızın değişen ağız ve yüz mimikleri oluşturuyor.
alain platel’in, başı sonu belli bir hikaye üzerinden ilerlemeyen dramaturjisi, bach’ın pasyonunda hiç bahsi geçmeyen bir acıyı merkeze alıyor: oğlunu kaybeden annenin acısı. bu acı üç karakter üzerine kurulmuş: hepsi birer şancı tarafından canlandırılan meryem, isa ve kızkardeşi. üç şancıya 10 kişilik dans topluluğu eşlik ediyor. alain platel’in bütün işlerinde olduğu gibi burda da, yeri geldiğinde şancıların dansçılara eşlik ettiğini ve dansçıların şarkı söylediklerini görmek mümkün.
isa’yı hangi şancının canlandırdığını (19 yaşındaki kongolu kontrtenor serge kakudji çok başarılı) üzerinde isa resmi olan kitsch tişörtten, meryem’i de siyah kostümünden tahmin edebiliyorsunuz. yapıtı izlerken ben diğer kadın figürünü magdalena olarak düşünmüştüm, daha sonra program kitapçığını okuyunca, müziği olduğu gibi sözleri de yeniden yazan fabrizio cassol’un özellikle birbirine yakın iki insan sesini, mezzosoprano ve kontrtenor seslerini kullanarak aynı karakterin iki farklı cinsiyetini veya erkek-dişi olmak üzere iki kardeşi anlatmak istediğini okudum.
sahne tasarımı kesin olarak belli bir imaja/mekana/yere gönderme yapmıyor; biri kule gibi yüksek, diğeri alçak ve yayvan iki ahşap yapıdan oluşuyor. alçak olanının üzerinde gösteri boyunca orkestra konumlanıyor, yüksek olanına da tek bir sahnede magic malik çıkıp ezana benzeyen şarkıyı seslendiriyor.
tahta kerestelerin çakılmasıyla kurulmuş, sadece ön yüzlerini gördüğümüz bu iki kulübemsi yapı bana -serbest bir çağrışımla- isa’nın doğduğu farzedilen ahırı anımsattı. sahnenin tavanından farklı yüksekliklerde ve büyüklüklerde hayvan derilerinin asılı olması ise mezbaha çağrışımları yapmıyor değil.
prömiyeri ruhrtriennale kapsamında 2008’in eylül’ünde bochum’da yapılan “pitié!”yi ben kasım ayında pina bausch festivali kapsamında düsseldorf’da seyretme imkanı buldum. “pitié!”nin dünya turnesi 2009’un ilk yarısı boyunca londra, roma, viyana, tokyo, barcelona, berlin gibi metropollerin yanısıra küçük avrupa şehirlerinde de devam ediyor…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder