1 Eylül 2024 Pazar

şifa gibi müzik



dün akşama berlin filarmoni'nin büyük salonunda jordi savall'in konserine biletim vardı. bir kaç gün önce, orada ilk konser izleyişimin 30. yılı olduğunu fark ettim. 

1994 mayıs'ında hamburg'daki atölye çalışması sonrasında burcu ile önce 4 gün prag'ta kalmış, dönüş uçuşumuzu da berlin'den almıştık. iki gece bir günümüz (19 mayıs 1994) vardı berlin'de. o tek günde sabahtan itibaren forum'daki scharoun'un müzik çalgıları müzesini ve devlet kütüphanesini, neue nationalgalerie'yi, kunstgewerbe müzesini gezmiştik, ayaklarımıza kara sular inmişti. sabah forum'a gideken metroda akşam filarmoni'de daniel barenboim yönetiminde şikago senfoni orkestrası'nın konserinin afişi görmüştüm. tabii ki ilk işimiz gişeye gitmekti ve tabii ki bilet kalmamıştı. ama konserden bir saat önce sadece öğrencilere bilet satacaklardı. yukarda saydığım binaları gezdikten sonra saat 18:00 gibi filarmoni'nin kapısındaydık, o gün yağmur da yağıyordu, gerçi saçak vardı ama ıslanmıştık da. benim ısrarımla o kadar erken gittiğimiz için kuyruğu biz başlatmıştık, yani birinciydik. bir saat kala gişe açıldı, gişedar öğrenci kimliklerimizi sordu, yanımızda yoktu, düşünmemiştik, ama benim yanımda ne hikmetse, buna hikmetmiş demek ki, istanbul goethe enstitüsü kartım vardı, böylece iki bilet alabildik. sonra, bir saat boyunca fuayenin bütün katlarında, köprülerinde, merdivenlerinde gezdik, oditoryum açılınca bütün seyirci teraslarına (konser salonu literatüründe bu salon ilk "teraslanmış tip" olarak geçer, yabancı dillerde "üzüm bağı"nın karşılığı kullanılır) girdik, her eğiminde (her teras hafif bir açıyla bir yöne eğimlidir) dolaştık, her duvarına elimizi sürdük. burcu'nun, önce prag, sonra da o gün sabah gezmekten ayakları yara olmuştu, binanın içinde benim kadar dolaşamadı. 

 düne kadar, hazır akşama konsere biletim var, o günü bütünüyle yeniden yaşasam mı diye planlamıştım. 1994'ten beri berlin'e defalarca gelmiş olmama rağmen o gün burcu'yla gezdiğimiz binaların neue nationalgalerie dışında hiç birine bir kere daha gitmemiştim. bu "anma günü" onları da tekrar gezmek için iyi bir fırsat olabilirdi. 
sabah geç uyandım, listedeki binaların hepsini yapamayacağımı anladım, zorlamak da istemedim. 13:00 gibi otelden çıkıp 14:00 gibi forum'a vardığımda boynumdan başıma doğru hafif bir ağrı başlamıştı. gezmek için ilk tercihim kunstgewerbe müzesi oldu. müzeyi gezerken ağrı arttı, hafif bir mide bulantısı, daha çok yanması da eklendi. tansiyonum mu yükseldi acaba diye düşünüp, tesadüf yanımda sadece o ilaç vardı, bir tansiyon düşürücü aldım. 
 bir saat sorna müzeyi gezmeyi bitirdiğimde ağrı ve bulantı/yanma geçmemişti. içimden diğer binalara gitmek geçmiyordu, o saatte otele dönüp odamda dinlenip tekrar konser için buraya gelmeye ise vakit yeterli değildi, buralarda zaman geçirmeye mecburdum.  


belki kahve işe yarar diye düşündüm. kunstgewerbe'ye en yakın müze olan gemaeldegalerie'nin kafesine gittim, kahve ile yaban mersinli çizkek aldım. bir süre geçti ağrı beni terk etmek istemiyordu, ben de ona yenilmek istemiyordum. ama acaba konseri de yakıp odama gidip yatsam mı diye de içimden geçmedi değil. bir saat kadar orada öyle oturdum. ağrı geçmemişti.


konserin başlamasına daha 2.5 saat vardı. bari gemaeldegalerie'ye gireyim vakit geçsin diye düşünüp müthiş bir frans hals sergisi gezdim. ama ağrı boynuma demir atmıştı. 
müze kapandı, ben konserden önce bir şey yemek için postdamer platz'a geri yürüdüm, sonra da filarmoni'ye girdim. 



her seferinde beni şaşırtan fuayede dolaştım biraz. barda frambuazlı punch'lar cezbetti; baş ağrım devam ediyordu, içki içmek iyi gelmeyecekti, içki eğer baş ağrım varsa beni uyuşturmaz daha da kötü yapardı, ama hadi dedim filarmoni'ye gelişinin 30. yılı şerefine götür bir tane kerem! düşündüğüm gibi oldu, ağrım azalmamıştı. konsere 10 dakika vardı, oditoryuma girdim, yerime oturdum, konser başladı: un mar de musicas, bir müzik denizi. 


jordi savall her zamanki titizliği ve araştırmacılığıyla 1440'ta ispanyollar tarafından köleliğin başlatılmasından 1880'de ispanya'da yasaklanmasına kadar geçen zaman diliminde köleliğin ve başkaldırının yaşandığı coğrafyanın müziklerini bir araya getirmişti. kendi topluluğu hesperion xxi'a kalabalık bir misafir sanatçı topluluğu eşlik ediyordu. 20 dakika ara dahil konser 2.5 saat sürdü. alkışlara cevaben bis parçası çalmadan önce jordi savall mikrofonu aldı ve bu sanatçılarla aynı sahnede olmaktan ve onlarla müzik yapmaktan mutluluk ve gurur duyduğunu, onların müziğinin şifa gibi olduğunu söyledi. o zaman fark ettim baş ağrımın yerinde yeller esiyordu. 

jordi savall ve hesperion xxi ile birlikte bana şifa veren sanatçılar: la capella reial de catalunya, tembembe ensamble continuo, bless amada, neema bickersteth, sekou babambino, yannis françois, ballake sissoko, mamani keita, tanti kouyate, fanta sissoko, juliana linhares, ze luis nascimento, teresa yanet, lixsania fernandez, marlon rodriguez, frank pereira, sylvie henry ve ivan garcia.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder