Sıradaki misafirimiz Barış Arman. 2017 yılında yönettiği Hedwig ve Angry Inch oyunuyla Yeni Tiyatro Dergisi Emek ve Başarı Ödülleri Komedi / Müzikal Dalında Yılın Yönetmeni ödülünü almış olan Arman, 2020 yılında ise 24. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında, katılımcılarının kendi evlerinde dolaşarak kulaklıklarıyla takip ettikleri bir performans olan Olağan-İçi bir Gezi’yi yazıp yönetmişti. Arman önümüzdeki sezon ise Lambda’da (London Academy of Music & Dramatic Art) burslu olarak yönetmenlik yüksek lisansını tamamlamak üzere Londra’da olacak.
Fotoğraf: Barış Kılınç
Performansın özü sizce nedir? Performansı günümüzde nasıl tanımlarsınız?
Kendi adıma şunları söyleyebilirim: Yaşamda bir çok merakım var; sanatçıyım ve performansı hem araç hem sonuç olarak kullanıyorum. Gözlemlediğim kadarıyla çoğu insan için oldukça problematik bir kelime. Herkes için başka anlamlar ifade ettiğini gördükçe şaşırıyorum. Bana göre, performans bir yapma halidir ve bir şemsiye kavramdır. Zamanı ve mekânı kapsar. Sanatçı için tükenmeyecek bir araç ve aynı zamanda malzemedir.
Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?
Sanatın yaşamımızda ne gibi bir işlevi olduğunu sorgulamayı hiç bırakmadım. Lise yıllarımda sanat tarihine dönüp bakıyordum, bugünse gündelik yaşamda bu sorunun cevabını arıyorum. Bana göre sanatın en büyük amacı dönüşümdür. Kuvvetini ise motivasyondan alır. İşin seyirci/katılımcı/izleyici ile karşılaştığı anda iyi bir soru sormasını ve gündelik yaşama sızabilecek bir motivasyon yaratmasını beklerim. Bu motivasyonun nasıl sürdürülebilir kılınabileceği hemen her işimde kafamı kurcalar. Sanırım en çok da sanatın beni değiştirmesini bekliyorum. İçinde aylar geçirdiğim sanatsal bir sürecin beni dönüştürmeden katılımcısını dönüştürebileceğine inanmıyorum.
İnsanlığın küresel ölçekte içinden geçmekte olduğu bu yeni pandemi süreci sizce gösteri sanatlarını gelecekte nasıl dönüştürecek?
Canlılığın gösteri sanatlarında ontolojik bir unsur olduğuna dair inancımız geçtiğimiz yıl yerini şüpheye bırakmış oldu. Her ne kadar kayıt teknolojileri ve yeni medya araçları kullanımımızda olsa da, gösteri sanatlarını diğer disiplinlerden ayıranın canlılık ve fiziksel katılım olduğuna neredeyse emindik. Pandemi döneminde zorunlulukla üretilen işlerin ardından, konvansiyonel pratiklerini sürdüren sanatçıların yeni medya kullanımları geleceğe dair bir şeyler anlatıyor sanırım. Pandemi tüm olumsuzluklarına rağmen seyirciye sanatın farklı biçimlerini deneyimleme olanağını sundu. Üstelik bu biçimlerin seyirciye ulaşabilmesi için önceden var olmayan altyapı da bir yıl içinde kurulmuş oldu. İnternetin ilk var olduğu günden bugüne sürdürdüğü herkese ulaşabilme ve demokrasi iddiası da bir şekilde doğrulandı. Seyircinin alışkanlıklarını değiştirebilecek bir başlangıç noktasında olabiliriz. Bu durumda belki de geleceğin gösteri sanatları daha ekolojik ve daha günü takip eden bir yere doğru evrilebilir.
Bir performansçı olarak, pandeminin yarattığı zorlu koşullarla kişisel olarak nasıl başa çıkıyorsunuz? Yaratım sürecinde COVID-19'un getirdiği kısıtlamalara uymak zorunda kalmak yaratıcılığınızı nasıl etkiledi?
Uzun bir süre kısıtlamaların ve pandeminin bende yarattığı endişeyi lehime çevirmenin yollarını aradım. Önceleri herkes gibi eski alışkanlıklarımı sürdürebilme ve elbette hayatta kalma derdiyle boğuştum. Hepimiz için varoluşumuzu sorguladığımız bir süreçti. Zamanla bu çaba yerini yeni bir algı dünyasına bıraktı. Hatta pandemideki tecrit koşullarının zamanla benim için bir motivasyon kaynağına dönüştüğünü söyleyebilirim. Yaşamı bir araya getiren unsurları ve bu unsurların arasındaki ilişkileri yeniden değerlendirme zorunluluğu hissediyorum. Pandemi sırasında, “durmak”, “tecrit”, “balkonlardan ve duvarları aşan seslerden oluşan yeni kamusal alan”, “boşalarak neredeyse bir yerleştirmeye dönüşen sokaklar” bir algı değişikliğini ayağıma getirdi. Beni içinde durduğum evrene yeniden bakmaya mecbur etti.
Size ilham verdiğini düşündüğünüz biri/leri var mı, varsa kimler?
İlham bana ara sıra taktığımız bir gözlük gibi geliyor. Bir başlangıç noktasına, motivasyona, yeni bir paradigmaya ihtiyaç duyduğumda bedenimden yaşadığım şehre, üniversite günlerinde aldığım bir nottan takip ettiğim bir sanatçıya kadar her şey bana yardımcı olabiliyor. Ama dönüp dolaşıp her işini keyifle takip ettiğim ya da çalışmalarını tekrar tekrar okuduğum idollerim de var elbette: Rimini Protokoll, Lola Arias, Augusto Boal, Italo Calvino, Georges Perec, (dersinde aldığım her nota tekrar tekrar döndüğüm) Ferhan Yürekli, Juhani Pallasma.
Söyleşinin devamını okumak için tıklayın: unlimited
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder