reichardt erken 19. yüzyılda oregon'da kürk avcılarının toplaştığı bir köyde bir aşçı ile çinli bir göçmenin arkadaşlık ve karlı bir iş kurma hikayesini anlatıyor. yönetmen köydeki zengin bir toprak sahibine gelen inekten her gece gizlice sağdıkları sütle ertesi gün çarşıda lokma döküp satarak para kazanarak san fransisko'da fırın ve otel açma hayali kuran ikilinin sonunu, açılış sekansında gösteriyor, dolayısıyla yönetmenin derdi heyecan ve gerilim yüklü bir western çekmek değil. ama bu filmin gerek sıradışı konusu, gerekse de estetize edilmemiş yapım tasarımı ile western kategorisine sıradışı bir katkı yaptığı da kesin.
filmin en büyük sorunu gereğinden uzun olması, 122 dakika. anlatı pek öyle ciddi bir olay barındırmadığı için zaman geçmek bilmiyor. gece sahneleri gerçekten gece çekilmiş ve neredeyse hiç ek ışık kullanılmamış, kapkaranlık. gündüz iç mekan sahneleri de oldukça loş. film yapım tasarımı ve ışığıyla -en azından beni- o zamana ve o yere götürdü. filmi belli bir merak ve ilgiyle de izledim, ama daha kısa sürmesini yeğlerdim.
[mubi'de reichardt'ın eski filmlerinden ikisi daha gösteriliyor. onlardan da kendime bir iki-film-birden-akşamı yaptım: "wendy and lucy" ve "old joy".
reichardt'ın "wendy and lucy"deki köpeğini gezdiren kadın figürünü ve "old joy"daki erkek arkadaşlığı konusunu "first cow"da devam ettirmesini ilginç buldum. reichardt bu üç filmin senaryosunda jonathan raymond ile çalışmış. neyse ki bu ikisinin süreleri 75-80 dakika civarında.]
zamanında sinemalara geldiğinde bilinçli bir tercihle izlemediğim alejandro gonzález iñárritu'nun 2015 tarihli oscar'lı ve bol ödüllü "the revenant" (diriliş)'ini, "first cow" ile örtüşen 19.yüzyıl başı, kürk ticareti ve vahşi batı özelliklerinden dolayı, mubi listesinden oluşturduğum iki-film-birden-akşamımın ikinci filmi olarak seçtim.
"the recenant" bol aksiyonlu, kanlı, inanılırlığı zorlayan ama 156 dakikası su gibi akan bir intikam hikayesi anlatıyor. "first cow" vahşi batıda sıradışı olabilecek bir erkek arkadaşlığı filmiydi, "the revenant" ise bildik bir erkek düşmanlığı filmiydi.
filme verdiğim zamana değen iki özelliğinden biri emmanuel lubezki imzalı muhteşem görüntüleri idi. bu çalışmasıyla ödülleri toplamış lubezki'ye hayran kaldım ve sırf o görüntüler için bu filmi zamanında sinemada izlemediğime hayıflandım. filmin çekildiği karlı dağlar, ovalar, nehirler, derelerden oluşan vahşi peyzajın ve geceleyin gökyüzünün görüntüleri enfesti.
filmi izlediğime beni pişman etmeyen ikinci özelliği ryuichi sakamoto imzalı müziği idi. sakamoto'nun müziği bazı sahnelerde atmosferik bir ses peyzajına dönüşüyordu ki, görüntülerle de birleşince tadına doyulmuyordu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder