12 Kasım 2018 Pazartesi

damardan bir yorum: bory'den "orphee et eurydice"


sahnenin zeminini bütünüyle kaplayan kapkara bir bez orfeus'un döngüsel hareketleriyle merkezde toplanır, hemen bu sahnenin devamında euridike'nin üzerine siyah paltolar atılır ve sonunda euridike o kara yığının içinde kaybolarak yeraltı (ölüler) diyarına indirilir; yani sahnenin altına alınır. son perdede, euridike'nin orfeus'u kendisine bakmasına zorladığı sahnede ise yine upuzun ve kapkara bir bez iki dansçı tarafından euridike ve orfeus'un bedenleri arasında, üstünde, etrafında gezdirilir, o bez kara bir baht gibi havada süzülür, tehditkarca salınır, bedenlere sarılır, sarmalanır.

nedir kara olan, karanlık olan; baht, sevda, gölge, ölüm, ölümün diyarı, evham, talih. hepsi. orfeus ile euridike'nin hikayesi bu karaların hepsini ihtiva eder. hayranı olduğum yeni sirk sanatçısı aurélien bory'nin geçtiğimiz ekim ayında paris opera comique'de sahnelediği "orphee et eurydice"de bu karaların hepsini gördüm. görmekle kalmadım, karanlığı ve zaman zaman da zifiri deneyimledim.

aurélien bory bana göre yeni sirk sanatının* en yaratıcı sanatçılarından biri. onun bir işiyle ilk, 2008'de düsseldorf'da pina bausch'un festivalinde tanışmıştım: "plus ou moins l'infini". bory'nin bu yapıtında sahne üzerinde gerçekleştirdiklerine duyduğum şaşkınlığın ve hayranlığın haddi hesabı yoktu; onu önceden tanımadığım ve hiç böyle bir şey seyretmeyi beklemediğim için de olsa gerek, iyice çarpılmış olmalıyım. sonra farklı zamanlarda bory'nin "plan b"sini ve "azimut"unu da seyretme imkanım oldu. bunlar da, bory'den seyrettiğim ilk işin bende bıraktığı etkinin altına inmeyen nitelikte işlerdi.

paris opera comique'in 2018 programı kapsamında bory'nin gluck'un "orphee et eurydice"sini sahneleyeceğini öğrendiğim 2017 eylül'ünde kararımı vermiştim; bu yapımı kaçırmayacak, ne yapıp edip seyredecektim. ve 14 ekim 2018 pazar günü seyrettim.
bory, ilahım pina bausch'unkinin bana göre bir başyapıt olmasının yanısıra, en az on ayrı yönetmenden versiyonlarını canlı veya kayıttan seyrettiğim bu operanın yorumunda da beni hayal kırıklığına uğratmadı. hatta, şöyle söyleyebilirim: bausch ve romeo castellucci yorumlarından sonra en çok etkilendiğim üçüncü "orphee et eurydice" yorumu oldu bory'ninki.

hikaye malum; orfeus ile euridike'nin evlendiği dün euridike'yi yılan sokar ve ölür. orfeus o kadar üzülür ki tanrılar haberci olarak amor'u yollar ve orfeus'a bir şans verdiklerini bildirirler: yeraltına inip euridike'yi alabilecektir, ancak yeryüzüne çıkıncaya kadar onun yüzüne bakmaması gerekmektedir. dönüş yolunda sevdiğinin onun yüzüne bakmıyor olmasına euridike o kadar içerler ve öyle yürek yakıcı laflar eder ki, orfeus sonunda dayanamayıp döner ve ona bakar. böylece euridike, bir daha geri dönülemeyecek şekil ölüler diyarına hapsolur.**

bory'nin yorumunda yapıtın özünü hissettim, deneyimledim; sevdayı, bahtı, ölümü ve yası temsil eden karanlığı ve zifiri.
boş bir sahne. neredeyse sahnenin boyutlarında devasa yarı şeffaf bir çerçeve. zeminle 45 derecelik açı yapan bu çerçeve yaşayanların dünyasını ölüler dünyasından ayırıyor. gösterinin başında biz seyircilerin ve orfeus'un olduğu ön taraf yaşayanların diyarı. ne zaman orfeus ölüler diyarına yolculuğuna başlıyor; çerçeve havalanıyor, dönüyor, diğer yönde 45 derecelik açı yaparak tekrar zeminle buluştuğunda artık bizlerin olduğu taraf ölüler diyarıdır; böylece oturduğumuz yerde bir anda diyar değiştiririz.
işte tam, orfeus'un yeraltına inmeye başladığı bölümde; oditoryumun tamamı, orkestranın nota sehpalarının ışıkları dahil olmak üzere içinde bulunduğumuz mekanın bütünü zifiri karanlığa bürünür. tüyler ürpertici bir deneyim; kapkaranlıktayız; sadece orfeus değil, orfeus'la birlikte hepimiz yeraltına ineriz euridike'yi geri almak için.
opera comique'in barok mekanının bütün kıvrımlarının arasına sızan karanlıkta, sadece flüt solosunu icra eden müzisyenin aydınlatılmasıyla çalınan üçüncü perdenin başındaki üvertürde; duygu yoğunluğundan gözlerimdeki yaşı tutamıyor, hüngür hüngür ağlıyorum.

sonradan, hakkında okuyunca öğreniyorum, zemine 45 derece açıyla yerleştirilen yarı şeffaf yüzeyin üzerine figürlerin yansıtılma fikri 19. yüzyılda kullanılmaya başlanan pepper ghost isimli bir ilüzyon tekniğiymiş. bory bu tekniği ödünç almış.
bory 19. yüzyıldan sadece pepper ghost tekniğini değil, bir de corot'nun ünlü 1861 tarihli "orfeus eurydike'yi yeraltından çıkarırken" tablosunu ödünç almış, bu tabloyu bütün bölümlerde bir arkaplan, adeta bir leitmotif olarak mizansene dahil etmiş.
hiç bir yerde yazmıyor ama bory'nin 19. yüzyıl esinlenmelerinin sebebi, bu yapımda gluck'un 1762 tarihli operasının 1859 tarihli berlioz orkestrasyonunun*** kullanılması olsa gerek. bory 19. yüzyıl sanat ve tekniklerinden ilham alarak; mekanı ve bedeni kullanan bir çok basit ama ilginç ve yaratıcı koreografik ve akrobatik fikirle adeta bezediği, zenginleştirdiği mizanseniyle bana göre çok sağlam bir 21. yüzyıl "orphee et eurydice" yorumuna imza atmış.

opéra comique'in bu yapımının tek şahane tarafı bory'nin mizanseni değil. gencecik bir şef raphaël pichon ve orkestrası ensemble pygmalion enfes bir yorum ortaya koyuyorlar; berlioz'un orkestrasyonunun bütün bakır üflemelileri ve özellikle yeraltına iniş sahnesindeki efekt yaratan vurmalı çalgılar çok etkili. ayrıca, şancıların üçü de çok başarılı; orfeus'ta marianne crebassa, euridike'de hélène guilmette ve kısacık da olsa amor'da benzersiz lea desandre. umarım bu yapımın albüm kaydı yapılır; saklanacak, dönüp dönüp dinlenecek güzellikte.

eğer bu yazıyı buraya kadar okuduysanız ve biraz merak ettiyseniz, şimdi size tavsiyem; içinde bulunduğunuz mekanın ışıklarını söndürün, şuraya tıklayın ve 100 dakika boyunca bu şahane yapımın keyfini çıkarın. iyi seyirler..


----------------------


* tiyatro kuramcısı marvin carlson “performans: eleştirel bir giriş” adlı kitabında “yeni sirk”i 1980’lerde performans ediminin modern ironik ve düşünümsel bilinçle belirlendiği bir gelenekten doğup, bilinçli ve sıkı bir şekilde sirk (jonglörler, akrobatlar) ve soytarılık gelenekleriyle ilişkilenen bir gösteri sanatları türü olarak tarif eder. bu türün en ünlü temsilcisi, cirque du soleil’in kurucusu guy caron’un, esinini sadece geleneksel tiyatro ve sirkten değil, rüyaya benzer, soyut, gerçeküstü imgelerden, büyüleyici ama tanımsız sürekliliğiyle mtv videolarının modern dünyasından aldığı gösterileri; bir tema etrafında üst üste binen bütün performansların katkıda bulunduğu, gevşek, büyük ancak doğrusal olmayan bir hikaye çizgisine sahiptir.

** orfeus ile euridike'nin hikayesi sanat tarihinde en çok rağbet gören anlatılardan biridir; hakkında şiirler yazılmış, sayısız tablo yapılmış, müzikler, operalar bestelenmiştir. (blogumda "orfeus" veya "orpheus ve euridike" olarak aratırsanız bunlar hakkında oldukça geniş bir seçkiyi görebilirsiniz)

*** gluck'un "orphee et eurydice" operasının, her operaya kısmet olmayacak şekilde ve opera tarihinde ilginç bir istisna olarak üç ayrı versiyonu, başrol partisi orfeus için ise dört ayrı sese göre düzenlenmiş versiyonu vardır. gluck almandır ancak bu operanın almanca versiyonu dünyada en az icra edilen, hatta kaydı bile en zor bulunanıdır. pina bausch efsanevi 1975 tarihli "orpheus und eurydice" dans operası yapımında almanca versiyonu kullanır. halen paris ulusal operası'nın repertuvarında bulunan, sezon aşırı sahnelenen ve enfes bir dvd kaydı bulunan bu yapım bausch'un öngördüğü şekliyle almanca yorumlanır.
gluck operanın prömiyerini 1762'de "orfeo ed euridice" adıyla viyana'da yapar; bu ilk versiyonun dili italyancadır ve gluck orfeus rolü için castrat sesi uygun görür. 1774'de paris prömiyeri için gluck hem eserin dilini fransızcaya çevririr hem de orfeus rolünü castrat yerine tenor sesine göre düzenler. 1859'da berlioz ise operanın hem yeni bir orkestrasyonunu yapar hem de orfeus'un partisini o dönemde paris sahnelerini kasıp kavuran mezzo-soprano pauline viardot'nun sesine göre yeniden ayarlar.
"orphee et eurydice" ile ilgili daha detaylı bilgi için ünlü şef john eliot gardiner'in makalesini okuyabilirsiniz.

1 yorum: