6 Mart 2021 Cumartesi

on soruluk sohbetler 29: ilyas odman

Performans sanatçısı Marina Abramović ve kurucusu olduğu Marina Abramović Enstitüsü’nün (MAI) Sakıp Sabancı Müzesi’nde 31 Ocak 2020’de açılan Akış / Flux sergisi pandemi nedeniyle uzun bir süre kapalı kaldı, daha sonra alınan önlemlerle, lakin insanların bir mekanda toplanmaya ve bir topluluk oluşturmaya daha temkinli yaklaştığı bir dönemde yeniden ziyarete açıldı. Sergide Abramović’in performanslarının dokümantasyonlarının yer aldığı ana bölüme eşlik eden canlı performans programına, yapılan açık çağrı sonrasında Türkiye’den 12 sanatçı davet edildi. Biz de sergide hem pandemi öncesi hem de pandemi esnasında ‘canlı’ performansları ile yer almış bu sanatçılarla On soruluk sohbetler serimize devam ediyoruz. 

Türkiye gösteri sanatları dünyasının l’enfant terrible’ı İlyas Odman uzun zaman sonra yeni yapıtı Yolluk ile 2019 sonbaharında sahneye çıktı. Çağdaş dans ile performans arasında salınan Odman’ın sanatı meydan okuma, törensellik ve kırılganlık eksenlerinde ilerliyor. Odman’ın Akış / Flux sergisi kapsamındaki One for the road adlı performansı da bu halkaya eklendi. Bu vesileyle sıradaki sohbetimizde İlyas Odman’ı misafir ediyoruz.


Performansın özü sizce nedir? Performansı günümüzde nasıl tanımlarsınız?

Empati. Ateşin başında oturup hikaye anlatıcısını dinleyen ve anlatıyı hayal ederek olmayan nesne ve canlılarla “empati” kuran ve de bu şekilde kuşaklarca hayatta kalan atalarımız ile günümüz seyircisi arasında çok fark görmüyorum… Aynı ilkel dürtü…


Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?

Sanat ürününü bir tür cep evren gibi düşünüyorum, üreticinin kurallarını belirlediği bir paralel kurgu. Buna şahit olan, deneyimleyen kişinin dönüşmesi sanırım bizzat bu kurguyu üretenin bu üretimle dönüşmesinden geçiyor. Üreticisini olduğundan başka bir şeye evriltmemiş bir işin dönüştürücülüğüne inanmıyorum pek.


Size ilham verdiğini düşündüğünüz biri/leri var mı, varsa kimler?

İş üreticisi olarak hep çizgi romanlardan ve onların kurgu biçimlerinden etkilendim; Neil Gaiman, Dave Mckean… Yaratmaya ve her performansta tekrar dönmeye çalıştığım sahne personası için Safiye Ayla’dan Tori Amos’a Sandman’dan Mecusilere bir çok farklı “hikaye anlatıcısı”ndan çaldım.


Bir iş üretirken hangi kaynaklardan beslenir, nelerden ilham alırsınız? Rüyalarınızın işlerinize etkisi olur mu?

İş üretmek benim için gerçek hayatımda İlyas kişisi ile altından kalkamadığım “gerçek” bir sorun olunca başlıyor; bir kayıp bir ayrılık bir kafa karışıklığı ya da aniden beliren bir mutluluk. O anda o sahne personası ile o sorunu tekrar ve tekrar hem yaşayıp hem de dışarıdan bakabileceğim bir alt evren yaratırım. İş, esasında benim için o noktada bir ritüele dönüşür. Evet, rüyaları severim, beni götürdükleri yerlerden cebim dolu dönerim :)


Eğer zaten halihazırda bir adı yoksa, üzerinde çalışmakta olduğunuz yapıta adını vermeye ne zaman karar verirsiniz?

Yapıtı üretmeye başlamadan çok önce kafama takılmış “isim”ler aniden yerlerini bulurlar genelde.

Söyleşinin devamını okumak için tıklayın: unlimited

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder