Ayşe Draz & Mehmet Kerem Özel
Sizce performansın özü/ruhu nedir? Çağdaş performansı bugün nasıl tanımlarsınız?
Gizem: Bizim için performansın özü izleyici ile kurduğu dolaysız ilişkide. Performansın, araçsız bir şekilde izleyici ile temas etme ve ilişki kurma potansiyeli olan bir medyum olması bize çekici geliyor.
Etem: Çağdaş performans da günümüzde benzer bir yaklaşıma sahip. İzleyici bir katılımcı olarak karşımıza çıkıyor. Hatta artık performansı interaktiviteden bağımsız düşünmek olası değil. Miranda July’ın stand-up’vari performansları örneğin, izleyiciyi davet ettiği bir program sunuyor ve onlarla birebir etkileşime geçiyor. Ya da Nasan Tur’un Berlin says ve Istanbul says performanslarında kentlerin duvarlarında gördüğü tag’leri performansına dahil edişi. Üst üste gelecek biçimde, ki sonunda kırmızı bir lekeye dönüşüyor, bu yazıları duvara spreyle nakşediyor. Bu da bir tür dolaylı interaktivite.
"Ustam" olarak tanımlayabileceğiniz sanatçı(lar) ya da fikirlerinden etkilendiğiniz kişi(ler) var mı, varsa kim(ler)?
Etem: Ustamız olarak değil ama akrabamız olarak tanımladığımız sanatçılar olarak Valérie Mréjen ve Edouard Levé’yi sayabiliriz. Aynı zamanda arkadaş olan bu iki sanatçı/yazar büyük bir ustalıkla kişisel hikayelerini kurguya çeviriyorlar ki bu da bize yakın gelen bir üretim biçimi. Kurgunun gerçeklikle temas ettiği yer bize heyecan veriyor.
Bir yapıt üzerinde çalışırken, hangi kaynaklar size ilham veriyor? Rüyalarınız işlerinizde rol oynuyor mu?
Gizem: En büyük ilham kaynağımız arkadaşlarımız ve arkadaşlığın kendisi. Etem’le ilk tanıştığımız yıllarda, doğum günlerinde arkadaşlarıma onlara ithafen ürettiğim işleri hediye ediyordum. Bu hediyeleri pratiğimin dışında bir üretim olarak görüyor ve iş olarak tanımlamıyordum. Etem bunları gördüğünde bana ‘Farkında değilsin ama sana en çok ilham veren arkadaşların, ürettiğin en değerli işler de bunlar. Senin ilk serginin küratörü ben olacağım, içinde sadece bu işler olacak, serginin adı da ‘Art for friends / Arkadaşlık için sanat’ olacak’ demişti. Arkadaşlık için sanat kavramı daha sonra Medyartiz olarak ürettiğimiz işlerin de temelini oluşturdu: sanatı maneviyat üzerinden, etrafında kurulan ilişkiler üzerinden düşünmek.
Etem: Gizem’in bir rüya günlüğü var ama hiç kullanmamış işlerinde. Bir gün bu günlüğü Medyartiz’e ifşa etmesini bekliyorum.
Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?
Etem: Ne tesadüf, sanatın dönüştürücü gücü hakkında bir video işimiz var. Ayna ve kötü kalpli kraliçe konuşurken, kraliçe aynaya bu soruyu soruyor: Sanatın dönüştürücü gücü nerede bu dünyada? Olivia Leing’in Funny Weather Art in An Emergency kitabı bazı sanatçı portreleri üzerinden bu sanatçıların içinden çıkılması imkansız durumlarda sanat pratiklerine nasıl devam ettiğini anlatıyor. Bunlar farklı mücadele yöntemleri, örneğin Derek Jarman bir epidemi olan Aids hastalığıyla savaşırken birçok ikonik iş üretiyor. Bu başlı başına bir dönüşüm seyri. Acil durumlar bunu tetikliyor.
Küresel ölçekte insanlığın içinden geçmekte olduğu bu yeni pandemik sürecinin sonrasında bu sürecin gösteri sanatlarını nasıl dönüştürmüş olacağını düşünüyorsunuz?
Etem: İçinde bulunduğumuz durum online hayatı cazibeli kıldı. Online görüşmeler ve performanslar bu süreç bitse de devam edecek. Çünkü sosyal medyanın araçlarıyla haşır neşir olundu. Sanat da bundan nasibini alacak gibi görünüyor. Birçok performans sanatçısı kendi profillerinde üretmeye devam ediyor. Umarız bu değişim canlı performanslardan uzaklaşmamıza sebep olmaz.
devamını okumak için tıklayın: unlimited
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder