3 Ağustos 2013 Cumartesi

"Austerlitz"den..



“...Hem bugüne kadar dünyanın bazı bölgelerinde insanların hayatına zamandan ziyade hava şartları, yani doğrusal oran nedir bilmeyen, sürekli ileri akmak yerine girdap gibi döne döne hareket eden, yüklenmeler ve ani boşalımlarla belirlenen, devamlı değişen, farklı şekillerde beliren ve kimsenin sonunda ne olarak gelişip çıkacağını bilemediği, nicelenmesi imkansız bir büyüklük egemen olmamış mıdır?... ...en ufak bir kişisel üzüntü bile bizi her türlü geçmiş ve gelecekten koparmaya yetmiyor mu? Aslında, dedi Austerlitz, asla bir saatim olmadı, ne bir regülatör ne bir çalar saat ne de bir cep saati, hele bir kol saati hiç. Belki de o günlerde asla anlayamadığım bir içtepkiyle, ama şimdi zannettiğime göre, zamanın geçmemesini, geçmediğini, onun peşinden geri koşabileceğimi, orada her şeyin daha evvelden olduğu gibi olduğunu veya daha doğrusu, zamanın bütün anlarının eşzamanlı olarak yan yana var olabileceğini, aynı şekilde tarihin anlattığı hiçbir şeyin gerçek olmadığını, olan bitenlerin henüz yaşanmadığını, tam tersine şu anda, onları düşündüğümüz anda yaşandıklarını umut ettiğimden –her ne kadar böyle bir şey doğal olarak daimi bir sıkıntı ve asla sona ermeyen bir eziyet ihtimali doğursa da– zamanın gücüne karşı her zaman direnmiş ve kendimi güncellik denen şeyden soyutlamış olduğumdan dolayı bir saat bana öteden beri gülünç, baştan aşağı yalancı bir şey olarak görünmüştür...”

W. G. Sebald 
(çeviri: Gülfer Tunalı) 
Can yayınları, 2008

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder