5 Mayıs 2013 Pazar
altın boynuz sahilinde büyük elma'dan nağmeler
ilk defa 1985'te zubin mehta yönetiminde gelmişlerdi; tek konserdi. spor ve sergi salonu sanırım o yaz ilk defa festival konserleri için düzenlenmişti..
sonra, 1995'te kurt masur yönetiminde akm'de iki konser vermişlerdi.. konserden sonra masur'dan imza almak için uzun uzun bekleyince, akm'nin üst fuayesindeki resepsiyona dahil olmuş, görevlilerden orkestranın özel olarak basılmış turne cd'sini edinmiştim.
aradan neredeyse 20 yıl geçti ve new york filarmoni bir kere daha istanbul'daydı; bu sefer, kontrabas grup şefi koltuğunda çiçeği burnunda bir türk, new york filarmoni'deki ilk türk fora baltacıgil otururken.
şef alan gilbert jest yapıp, ilk akşam ona verilen çiçeği baltacıgil'e götürdü.
gilbert'in iki konserlik karnesi bana göre "belli bir fevkaladeliği olmayan, karizması hiç olmayan, ortalama bir şef" görünümündeydi. hele ilk akşamki demir leblebi çaykovski patetik'i bana göre oldukça yüzeyseldi; hiç derinlere, duygulara inemedi, yüzeyde salındı durdu.
gilbert ikinci akşamda daha iyiydi; mozart'ın linz senfonisini en son yine haliç'te ricardo muti yönetimindeki viyana filarmoni'den dinlemiştik ve bence çok sıradan, etkisiz bir yorumdu muti'ninki. gilbert'inkini çok sevdiğimi söyleyebilirim; canlı, hareketli ve program kitapçığında "4 günde yazılmış olsa da telaşlı değil" yazsa da telaşlı bir yorumdu.
ardından, muhteşem piyanist emanuel ax mozart'ın 25 numaralı konçertosunu çaldı; hafif, uçarcasına süzülen bir yorumdu.
ilk akşamın ilk yarı programında bir avrupa prömiyeri ve new york filarmoni'nin efsanevi şeflerinden besteci leonard bernstein'a saygı niteliğinde, joshua bell solistliğinde serenade icra edildi.
christopher rouse'un "prospero'nun odaları" adlı senfonik şiiri keşke biraz daha uzun olsaydı dedirtecek kadar etkileyiciydi.
rouse çağdaş besteciler arasında pärt, kancheli veya rihm kadar olmasa da kendine has bir müzikal tarzı olan bir besteci; "prospero'nun odaları" herşeyden önemlisi film müziği gibi durmayan atmosferik bir yapıt.
orkestra ilk konserde iki, ikincisinde tek bis parçası çaldı.
iki günlük istanbul turnesini noktalayan puccini'nin manon lescaut operası intermezzo'su bence en etkileyici icra edilmiş yapıttı; toscanini'nin ruhu hala filarmoni'nin üzerinde salınıyor olsa gerek..
alan gilbert ve new york filarmoni avrupa'nın önemli merkezlerini dolaşmadan önce, türkiye'de verdiği üç konserle turnede çalacağı yapıtlara ısınmış, alıştırma yapmış, zor beğenir avrupa seyircine hazırlanmış oldu.
kendilerini en erken 10, en geç 20 yıl sonra tekrar izlemek üzere..
o zamana kadar, bu akşam konser çıkışı çok sevdiğim bir ablamın elime tutuşturduğu özel turne cd'sini dinleyeceğim..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder