12 Aralık 2023 Salı

on soruluk sohbetler 104: abhishek tapar


Bu yıl 5. yaşını kutlayan ve 16-23 Eylül 2023 tarihleri arasında gerçekleşmiş olan İstanbul Fringe Festival’de seyircilerle buluşan gösterilerden biri de, Amsterdam'da yaşayan tiyatro yapımcısı, oyuncu, kuklacı ve sanatçı Abhishek Thapar’ın My Home at the Intersection (Kavşaktaki Evim) adlı yapıtıydı. Doğu Pencap'ta doğan Thapar Londra'daki LISPA'dan Fiziksel Tiyatro alanında yüksek lisans diplomasını ve Amsterdam'daki DAS Theatre'dan Tiyatro alanında yüksek lisans derecesini almıştır. Post-kolonyal epistemolojiler, tarihyazımsal meta-kurmaca ve hikâye anlatımı üzerine sanatsal bir araştırma ve pratik geliştirmekte ilgilenen Thapar festivalde sahnelediği My Home at the Intersection adlı yapıtını “Şiddet içeren bir çatışma ve kolektif travma mirasıyla yolumuza nasıl devam edeceğiz ve hafızanın ortaya çıkan ikilemleri konusunda ne yapacağız?” sorusu üzerine kurmuş. Abhishek Thapar On Soruluk Sohbetler kapsamında sorularımızı cevaplandırdı.

Performansın özü sizce nedir?
Benim performansım, sanatsal müdahaleler kullanarak travma hatıralarında bir kapanış bulmaya yönelik varoluşsal bir önerme getiriyor. "Unutmaya geri dönme" ritüeli girişimi.

Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?
Evet. Bir tiyatro mekanının dağları yerinden oynatacak, o mekandaki izleyiciye dokunacak güce sahip olduğuna inanıyorum. Ama aynı zamanda mikro düzeyde düşünceleri değiştirme, o andaki deneyimi kolay akıl ermez bir şeyle doldurma gücüne de sahip.

Bir iş üretirken hangi kaynaklardan beslenir, nelerden ilham alırsınız? Rüyalarınızın işlerinizde etkisi olur mu?
Şu ana kadar işlerimde ve ilhamlarımda rüyaların hiçbir rolü olmadı. Eserlerim belirli bir konu üzerinde uzun araştırmalara, belirli bir insan topluluğu ve onların becerileriyle çalışmaya dayanıyor. Belgesel tiyatro ve toplumsal pratik kavramlarıyla ilgilenen bir performans-maker olarak ilham, fikir ve biçimler, birlikte çalıştığım insanlardan ve onların söylemek ya da ifade etmek istedikleri şeylerden ortaya çıkıyor. Pek çok teorik araştırma da çalışmalarımın arka planını ve çerçevesini oluşturuyor.

Eğer zaten halihazırda bir adı yoksa, üzerinde çalışmakta olduğunuz yapıta adını vermeye ne zaman karar verirsiniz? 
Başlıklar çoğunlukla malzemeden ve araştırmadan ortaya çıkıyorlar. Her zaman işlevsel olmalarına çabalıyor ve işin özünü yakalamayı hedeflemelerini istiyorum. Örneğin, My Home at the Intersection başlığı performansın ana sorusundan ortaya çıktı; yani bir hane, toplumsal politik değişimleri onaylamaya ve bunlara katılmaya nasıl başlar? Aksine, Cow is a Cow (İnek İnektir) başlığı önden geldi ve kutsal inek kavramını ve onun Hindu köktenciliği ve onunla bağlantılı şiddet ile ilişkisini yeniden tanımlamaya çalışan performans onu takip etti.

Sanatınızı etkilediğini düşündüğünüz biri veya bir sanatçı var mı, varsa kim? 
 Sanatsal yolculuğumda bugüne kadar beni derinden etkileyen farklı sanatçılar, yazarlar, düşünürler, şairler, müzisyenler ve sinema eserleri oldu. O halde, 1980'lerde beni tiyatro, komedi ve Bombay ile tanıştıran Jaane bhi do yaaron filmiyle başlayabiliriz. Philip Glass, Steve Reich ve Terry Riley'nin müzikleri üzerimde derin bir etki yarattı. Salman Rushdie, Jalal Toufic, Amandeep Sandhu, Amitav Ghosh, Urvashi Butalia, Frantz Fanon, homi k bhabha'nın yazdıkları; Walid Raad, Complicite, Flinnworks, Rabih Mroué’nin sanat eserleri… J. Krishnamurthi, Walid Shah, Bulleh Shah, Kabir gibi düşünür ve filozofların güçlü bir yankısı oldu.

Sohbetin devamını okumak için tıklayın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder