4 Temmuz 2023 Salı

etkileyici mekanları olan bir müze binası: LaM - 1

geçtiğimiz 2022-23 sezonunda yurtdışına çıktığımda gezdiğim sergilerden beni en çok etkilemiş olanı louis bourgeois - the woven child'la ilgili izlemlerimi paylaşmıştım. şimdi de içinde sergilenenlerden çok, mekanlarıyla ve mimarisiyle beni etkileyen bir müze binası hakkındaki izlenimlerimi paylaşacağım. bu müzedeki kalıcı koleksiyon beni çok etkilememiş olsa da, isamu noguchi - sculpteur le monde başlıklı geçici sergi oldukça etkileyiciydi. zaman bulursam belki onunla ilgili de bir yazı kaleme alırım, bakalım.. ama önce müze binasının kendisi:


fransa'nın kuzeyindeki lille şehrinin banliyölerinden biri olan villeneuve d'ascq (ascq yeni şehir) 1960'lardan itibaren bahçe şehir mantığında kurulmuş, 1970'de de bu adı almış bir yerleşme. buranın, üniversitesiyle birlikte, önemli bileşenlerinden biri LaM (lille metropolü modern, çağdaş ve art brut sanatlar müzesi). 

müzenin projesi 1978'de yarışma ile belirlenmiş, 1980'de inşaatı başlamış, 1983'de açılmış. roland simounet'nin projesi, avrupa'da kırsal peyzajda tasarlanan, tek katlı, etrafındaki geniş bir açık alanda heykellerin sergilendiği müze projelerinin bir benzeri. yıllar önce hollanda'daki hoge veluwe ulusal parkı'nın içindeki henry van de welde tasarımı kröller-müller ulusal sanat müzesi ve heykel parkını gezmiş, çok etkilenmiştim. pandemiden önceki yıl gezdiğim, kopenhag yakınlarındaki jørgen bo ile wilhelm wohlert tasarımı louisana müzesi ve heykel parkı da gönlümü çalmıştı. (belki ilerde bu binalar hakkında da yazılar kaleme alırım)





lille metropolü modern, çağdaş ve art brut sanatlar müzesi de aynı bu iki müze binası gibi; yatay etkisi güçlü, parçalı ve hareketli kütle tasarımı ve tuğla kaplama malzemesiyle insan ölçeğinde sıcak, sevimli ve davetkar bir yapı. programı kalıcı ve geçici sergi salonlarının yanısıra kütüphane, eğitim atölyeleri ve kafe içeriyor. yerleşke 2010 yılında manuelle gautrand imzalı bir ek yapıyla müze genişletiliyor. bu projeyi ilk yapıyla her açıdan karşıtlık kurması açısından beğendim, ama sıfırdan böyle bir tasarıma daha mesafeli kalırdım sanırım. ek yapıyla ilgili başka bir yazı paylaşacağım. 









roland simounet'nin müzesi bahçesinin giriş kapısından, bina giriş kapısının iki yanındaki oturma nişlerine, iç mekandaki tasarım ve detaylarına kadar insana müthiş keyif veren bir bütünlük içeriyor. 


giriş yolundaki iki basamağın yanına konumlanan rampa tasarımı şimdiye kadar gördüğüm en yaratıcı rampa çözümlerinden biri.











burası müzenin en güzel mekanlarından biri. eskiden bina burası ile bitiyormuş, dolayısıyla bu köşeden bahçe bütünüyle gözüküyormuş, şimdilerde maalesef ek bina bahçe manzarasının büyük bir kısmını kapatıyor. heykel barry flanagan'ın the boxing ones adlı işi. 




simounet'nin müze projesinin en etkileyici tarafı, aslında kontrollü ışık ve sergileme yüzeyi ihtiyacından dolayı sağır olması beklenen sergi salonlarının dış mekanla olan ilişkisini kesmemiş, tam tersi, güçlendirmiş olması. sergi salonları; bir yandan tek katlı olduğu için çatı fenerleriyle yukarıdan endirekt ışığı alırken, diğer yandan bahçeye hem görsel hem ulaşım açısından açılan (oturup bahçenin seyredildiği sedir benzeri düzenlemeler ve kapılar içeren) ara mekanlara sahip. bu ara mekanların her biri aynı mantıkla ama farklı biçimlerde tasarlanmışlar; normal sergi salonları kotundan 2-3 basamak alttalar, böylece dışardaki toprak/çimen kotuyla hemzeminler. boydan boya cam kaplılar, böylece had safhada şeffaflar. sergi salonlarının zemininden malzeme olarak farklılar, böylece ziyaretçide kinestetik algı yoluyla farkındalık yaratıyorlar.











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder