ilkinin dik açılı planimetrisine karşılık, bu yapı kırıklı çizgilerden oluşuyor.
ilkinde dış mekanla ilişki ön plandayken, bunda minimuma indirgenmiş: yapıyı saran ve bir tekstüre sahip ikinci cidar iç ile dış arasındaki görsel ilişkiyi kısıtladığı gibi ışık kontrolünü de sağlıyor, içerden dışarıya artık doğrudan bakmak imkansız, hep bir nevi tülün arkasından bakılıyor. bu tekstür kafe gibi ortak mekanlarda içeriye gölge atarak, mekanın zemininde de benzer bir tekstürün bu sefer ışık-gölge oyunuyla oluşmasını sağlıyor.
ilkinde farklı malzemeler yoluyla mekansal tanımlamalar yapılmışken, bunda tek malzeme içte ve dışarda tek renk olarak ve kesintisiz devam ettirilmiş. ilk yapıya sıcaklığını ve insancıllığını kazandıran tuğla yerine bu yapı bütünüyle beton renginde.
.
son olarak müzenin bahçesindeki açık hava heykel yerleştirmelerinden örnekler paylaşacağım. bahçede biri sabit (guillotine pour huit, 1962) diğeri mobil (reims, croix du sud, 1970) iki alexander calder heykelinin yanı sıra, pablo picasso'dan (femme aux bras écartés, 1962) jacques lipshitz'e (le chant des voyelles, 1931-1932) bir çok sanatçının yapıtlarını görmek mümkün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder