1 Şubat 2022 Salı

on soruluk sohbetler 59: joan yago

GalataPerform’un düzenlediği ve Türkiye’nin ilk oyun yazarlığı festivali olma özelliğini taşıyan Yeni Metin Festivali, bu yıl onuncu kez 1-28 Kasım 2021 tarihleri arasında, “nefes” teması odağında, hibrit bir yapıyla hem fiziksel alanda hem de dijitalde gerçekleşti. Festivalde, oyunları Türkçeye çevrilerek sahnelenmiş okumaları gerçekleştirilen uluslararası oyun yazarları ile yaptığımız sohbetlerin son konuğu Joan Yago.


İyi bir oyunun/oyun yazarlığının özü sizce nedir?
Vay, hiç emin değilim. Ancak bunun, seyirciye ne yapmak ve onlara ne olmasını istediğinizi bilmek ile ardından, bunun istediğiniz şekilde çalıştığından emin olana kadar yazınız üzerinde çok uğraşmakla bir ilgisi olmalı.

Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl? 
 İnanmak istiyorum. Aksi halde neden bunu yapmaya devam edeyim? Tiyatronun “kıvılcımı yakma” gücüne sahip olduğunu biliyorum: bir gösteri, emin olduğunuz bir şey hakkında şüphe duymanıza neden olabilir, anlamanızı ve kendinizden çok farklı bir karakterle bağlantı kurmanızı sağlayabilir ve böylece siz de “bir şeyler yapılması gerektiğini” fark edebilirsiniz"… Ama bu sadece başlangıç; eğer bir politik tiyatro deneyimi alkışlarla sonlanıyorsa, bu demektir ki o deneyim hiçbir şey ifade etmiyor. Perde kapandığında ve gösteri bittiğinde, etrafımızdaki dünyayı değiştirmek için elimizden geleni yapmak için çalışmaya başlamalıyız.

İnsanlığın küresel ölçekte içinden geçmekte olduğu pandemi süreci sizce gösteri sanatlarını nasıl dönüştürmekte?
Dijital tiyatro, İnternet'ten canlı yayınlanan tiyatro ve, "kaydedilmiş tiyatro" olarak adlandırdığımız diğer her türlü kaynağın gelişeceğini ve daha yaygın, ilginç ve erişilebilir hale geleceğini düşünüyorum, ancak canlı tiyatro son 2500 yılda ortadan kalkmadığı gibi, yok olmayacak.

"Ustam" olarak tanımlayabileceğiniz veya size ilham verdiğini düşündüğünüz biri/leri var mı, varsa kimler?
Anton Çehov, Caryl Churchill veya Roland Schimmelpfenning gibi hayran olduğum birçok oyun yazarından büyük ihtimalle etkilenmişimdir. Ayrıca bana daha yakın olan genç Katalan tiyatroculardan, örneğin El Conde de Torrefiel topluluğundan Pablo Gisbert’ten. Ancak referanslarımın çoğunun muhtemelen televizyon programlarından (The Simpsons, The Office veya Parks and Recreation gibi) veya Alex Robinson'ın Box office poison veya Charles Burns'ün Sugar Skull gibi çizgi romanlarından geldiğini kabul etmek zorundayım. 

söyleşinin devamını okumak için tıklayın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder