"... Babam bana asla vurmazdı. Aksine iyi davranırdı. Çocukluğumun bütün kitaplarının sahibi oydu ve beş yaşımda bana, doğum günü hediyesi olarak verdiği Grimm Kardeşlerin Masalları olmasaydı, çocukluğum boz ve hüzünlü olacak, cehalet içinde geçecekti. Yine de ona karşı içten duygular barındırmıyordum ve o, kanepede oturmuş, durgun, irdeleyici bakışıyla, asla ne olduğu açığa çıkmayan ama sanki bana hitaben, bir şey söyleyecekmiş veya yapacakmış gibi baktığında, kendime sık sık bundan dolayı sitem ediyordum. Ben anamın kızıydım, Edvin babasının oğluydu ve bu, doğanın değişmez bir kanunuydu. Bir keresinde ona "Baba, ızdırap ne demek?" diye sordum. Bu sözü Gorki'de bulmuştum ve çok hoşuma gitmişti. O, bıyıklarının kalkık uçlarını okşayıp, uzun uzun düşündü. "Bu Rusça bir tabir," dedi sonunda. "Acı, sefalet, keder demek. Gorki büyük bir şairdi." Çoşkuyla, "Ben de şair olmak istiyorum," dedim. Hemen kaşlarını çatıp tehdit edercesine "Kendini ne sanıyorsun sen!" dedi. "Kız çocuğundan şair olmaz." Annem ve Edvin bu abes fikrime güledursunlar, ben kırgın ve üzgün, tekrar kendi içime çekildim. Bundan sonra hayallerimi asla kimseye anlatmamaya karar verdim ve çocukluğum boyunca da bu kararımdan caymadım."
-tove ditlevsen
(çeviri: leyla tamer)
monokl edebiyat
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder