17 Ağustos 2021 Salı

on soruluk sohbetler 46 : filiz izem yaşın

Kundura Sahne’nin bu yıl ilki düzenlenen, performans alanında disiplinlerarası ve uluslararası konsept ve pratik geliştirme programı olan PerformLab, Türkiye’den ve Hollanda’dan sanatçıları bir araya getirerek 29 Mayıs- 6 Haziran 2021 tarihleri arasında Beykoz Kundura’da gerçekleşti. Kundura Sahne ile Productiehuis Theater Rotterdam ortaklığında ve Dutch Performing Arts’ın desteğiyle hayata geçirilen PerformLab programı boyunca, yapılan açık çağrı sonucu seçilen, kariyerlerinin farklı aşamalarındaki Türkiye’den sanatçılar Barış Arman, Dilan Onay, Doğan Can Serinkaya, Filiz İzem Yaşın, Halil İbrahim Aygün, Nadir Sönmez, Nursev Irmak Demirbaş ve Selen Gürmen bir hafta boyunca Hollanda’dan gelen sanatçıların katılımıyla, çalışmalarını paylaşma ve geliştirme imkânı buldular. PerformLab’e ayrıca, sanatçı İlyas Odman da, sanatsal süreçlere fermantasyon kavramı üzerinden yeni bir bakış açısı kazandırarak Sanat Fermantoru olarak eşlik etti. Fermantasyonu, sanatsal süreçlere yeni bir perspektifle bakmayı sağlayan bir araç olarak kullanmayı öneren bu yaklaşım, PerformLab’in omurgasını oluşturdu. Hollanda’dan katılan sanatçılar ise dansçı ve koreograf Benjamin Kahn, Amsterdam Fringe Ödüllü dansçı ve performansçı Cherish Menzo, oyuncu ve performansçı Khadija El Kharraz Alami ve Green Room ödüllü eğitimci, sanatçı, tiyatrocu ve yönetmen Samara Hersch’den oluşuyordu. On soruluk sohbetler’de PerformLab serimize yerel katılımcılarla devam ediyoruz ve de sıradaki misafirimiz Filiz İzem Yaşın.

Performansın özü sizce nedir? Performansı günümüzde nasıl tanımlarsınız?
Tanıklık edebildiğim kadarıyla performans süreç ile ilgileniyor, süre ile çerçevelenebilen her şekilde karşılaşma yaratabiliyor.

Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?
Sanat eseri krizlerde (başka bir zamanı konuşamayız sanırım artık) boşa düşüyor, çözümün reflekslerine katılamıyor, problem karşısında cılız kalıyor olabilir ancak genel olarak yaratıcı karşılaşmaların sıklığının ve çeşitliliğinin, krizlerde, örneğin şimdilerde yaşanan orman yangınlarında yangınları durdurmak, soğutmak, hayvan/insan taşımak, ihtiyaç ulaştırmak gibi dayanışmaların yeşermesine, yani bir başkası için ve kendin için eyleme geçmek duygusunun yeşermesine alan açmış olduğunu, açabileceğini düşünüyorum. Sanat, üreten için, kendini dönüştürmek, şifalanmak ya da tükenmek için elbette bir yer, şifasını bir başkasına açtığı deride buluyor. Şiir de ısrar ediniz.

İnsanlığın küresel ölçekte içinden geçmekte olduğu bu yeni pandemi süreci sizce gösteri sanatlarını gelecekte nasıl dönüştürecek?
Fiziksel karşılaşmanın olduğu bütün alanlar kırılgan anlamlar kazandılar bu süreçte. Bütün mekanların, okulların, kuaför salonlarının dahi gerekliliği sorgulandı. Sanat mekanlarının da kapitalizmle zorunlu gergin ilişkileri çokça kırıldı, devletlerin kültür-sanat öncelikleri sık sık malum ilan edildi, sanatçılar ölüme terk edildi. Yas tutabilmek için nefes vermeyi bekliyoruz ama umudum birlikteliğin yeni ve daha az zarar veren hallerine ihtiyacımızın "vokalleşmesi" yönünde.

Bir performansçı olarak, pandeminin yarattığı zorlu koşullarla kişisel olarak nasıl başa çıkıyorsunuz?
Yaratım sürecinde COVID-19'un getirdiği kısıtlamalara uymak zorunda kalmak yaratıcılığınızı nasıl etkiledi? Videoyla uğraşıyorum, pratiğim hep başkasının zamanını kaydetmek ve kayıtlı zamanları kurgulamak üzerineydi. Pandemi başlamadan hemen evvel Leipzig’e, kolektif bir sanat mekânında çalışmaya ve bir taraftan kendi merakımı anlamaya gitmiştim; bu yüzden pandemi başlayınca benim için iki katmanlı bir izolasyon oldu. Kendi zamanımı kaydetmeye, çerçeveye kendimi koymaya mecbur kalmış hissedince bedenimin performansını izler oldum, çetrefilli, gıcık bir şey ama çok şey öğrendim, çok aşklar, barışlar yaşadım.

Size ilham verdiğini düşündüğünüz biri/leri var mı, varsa kimler? Öfkeli kadınlar, kuirler, sakarlar, dans edenler, bitki büyütenler, birden fazla dille büyümüş insanlar.

Söyleşinin devamını okumak için tıklayın: unlimited

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder