geceler boyu aynı rüya mekanında buluşan iki kişi gerçek hayatta nasıl bir iletişim kurarlar, hele de aralarından biri sıradışı takıntılara sahipse...
insanlardan farklı olan ama insan toplumunun içinde yaşayan iki canlı, kendi doğalarını bastırmak ve saklamak zorunda kalıyorlarsa yaşadıkları hayata gerçek denebilir mi, hele de aralarından biri insanlardan farklı olduğunu yeni öğreniyorsa...
ilginç şekilde, tesadüfen arka arkaya izlediğim bu iki film, ilki kentte ikincisi kırsalda geçse de birbirleriyle konuştular, örtüştüler. iki filmin de protagonisti dişi birer canlı, iki film de canlıların (ve insanların) doğa ile, hayvanlar ile olan ilişkilerini ön plana çıkarıyor. iki dişi de hikayelerin sürecinde aşık oluyorlar.
iki filmin ve protagonistlerinin benim için en vurucu ortak özelliği; hem onların hem de aşık oldukları canlıların (/insanların) genelin (/toplumun) dışında figürler olmaları, yani sıradışı olmaları, hatta içinde bulundukları toplulukların (/toplumların) "ötekisi" olarak adlandırılabilecek kadar.
iki filmin de lokomotifleri olan kadın-erkek başrol oyuncuları çok çok iyiler.
"sınır"dakiler bir de yüzleri ve bedenleri ağır bir makyaj/maske altında bu başarıyı gösteriyorlar. uzun bir süre başroldeki kadın oyuncunun yüzünün gerçekten o şekilde olduğunu zannetim, hikayenin ikinci protagonisti ortaya çıkınca yüz ve bedenlerindeki farklılıkların makyajdan kaynaklandığını anladım. zaten "sınır" makyaj dalında oscar adayı olmuş. "beden ve ruh" da oscar'da yabancı dilde en iyi film dalı adaylığı var.
iki filmin de hikayeleri sırlar, gizemler barındırıyor ve filmler ilerledikçe bizler bu sırları öğreniyoruz, bazen bu sorları protagonsitler de bizimle birlikte öğreniyorlar.
iki film de anlattıklarının ötesine götürdü beni, anlattıklarından öte şeyler düşündürttü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder