9 Ağustos 2021 Pazartesi

iki film birden - VII


2007'de pera müzesi'nde pirosmani sergisi olmuştu. bu gürcü naif ressamın yapıtlarını canlı olarak ilk o sergide görmüş ve hayran kalmıştım. mubi'de pirosmani'yi anlatan, 1969'dan bir sovyet filmine denk gelince, kaçırmadım. belki bu film sergi kapsamında gösterilmişti, hatırlamıyorum.

giorgi shengelaya'nın filmi pirosmani'nin hayatının son evrelerini anlatırken, her bir karede adeta pirosmani'nin resimlerini tekrar yaratıyor, resimlerindeki atmosferi hareketlendiriyor. dolayısıyla pirosmani'nin yaşadığı "gerçek" iç ve kentsel mekanlardan ziyade, onun bu mekanları tablolarında resmediş şeklinden esinleniyor. sanki shengelaya'nın amacı pirosmani'nin hayatını anlatmaktansa tam da bu, yani pirosmanivari bir film çekmek; hareketli pirosmani imgeleri yaratmak. bu anlamda shengelaya kanımca çok da başarılı olmuş; film sinematografik açıdan büyük bir keyif veriyor.


halk resmi geleneğinin, naif resim geleneğinin bir ustasını anlatan bir filmden sonra, bence günümüzün halk resmi sayılabilecek kentsel duvar resimleri ve grafiti sanatı hakkında bir film akşamımı tamamlayabilirdi. dolayısıyla mubi'de, geçen sene kaybettiğimiz usta sinemacı agnes varda'nın 1980 yılında los angeles'ta çektiği "mur murs" (fısıldayan duvarlar) adlı filmine rastlamak mutlu etti beni. (bu arada mubi'de ciddi bir agnes varda seçkisi olduğunu da es geçmemek lazım, ustanın kurmacadan belgesele, kısadan uzuna tam 27 filmi izlemeye açık vaziyette!)

pirosmani 1910'larda tiflis'in meyhanelerinin duvarlarını bütünüyle tablolarıyla kaplamışmış. los angeles'in sağır duvarları da 1970'li yılların ikinci yarısından itibaren çoğunlula meksika ve afrika kökenli amerikalı grafiti sanatçıları tarafından murallere, devasa boyutlu tablolara dönüştürülmüş.

agnes varda müthiş içerden bir bakış ve yumuşak bir kavrayışla bu muralleri ve yaratıcılarını küçük küçük öyküleriyle karşımıza çıkarırken, bir yandan da amerika'nın büyük resmine, yani kapitalist ve ötekileştiren sistemine bakmayı ihmal etmiyor. 
varda bunları yaparken yer yer illüzyon kullanmaktan da geri kalmıyor; bazen neyin duvar resminin cansız bir öğesi, neyin önünde duran gerçek bir cisim/canlı olduğunu belirsizleştirerek izleyiciye küçük oyunlar hazırlamış. bazen de mural ile önündeki gerçeklik arasında kontrast kurarak izleyiciyi düşündürtecek, izleyicinin muralin dünyasına kapılıp gitmesine engel olacak küçük tuzaklar kurmuş.

adeta bir etnograf titizliğiyle çekilmiş bu belgesel görsel ve düşünsel bir ziyafet...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder