25 Kasım 2019 Pazartesi

on soruluk sohbetler 08: marco martins

Bu söyleşi dizisinde; evimize gelen çoktandır görmediğimiz bir misafir ile sohbet eder gibi, 23. İstanbul Tiyatro Festivali kapsamında şehrimize bir sahne yapıtıyla konuk olacak uluslararası yönetmen ve koreograflarla konuşarak, onları ve yapıtlarını yakından tanımak istedik. Sıradaki konuğumuz Marco Martins.

Ayşe Draz & Mehmet Kerem Özel


Cannes Film Festivali dahil birçok festivalden ödüllü, uzun metrajlı olduğu kadar kısa filmleriyle de Venedik Film Festivali’nden Avrupa Film Ödülleri’ne birçok adaylığı olan Marco Martins 1972 Lizbon doğumlu bir sinemacı. Martins, İstanbul Tiyatro Festivali’ne davet edilen Kayıp Kimlik'te başrollerden birini oynayan Beatriz Batarda ile 2007 yılında kurduğu Arena Ensemble adlı tiyatro topluluğuyla disiplinler arası işlere imza atıyor. Kayıp Kimlik'in üçüncü ortağı ise, Belçikalı ünlü koreograf Alain Platel’in dansçılarından Romeo Runa. Film, tiyatro ve dans disiplinlerini iç içe geçirerek; çocukluk anıları, ebeveyn ilişkileri ve aile hayatına dair biyografik verilerle şekillenen Kayıp Kimlik'i seyretmeyi heyecanla beklerken…

Sizce tiyatronun özü/ruhu nedir? Çağdaş tiyatroyu bugün nasıl tanımlarsınız?
Tiyatroya bakışım, topluluğum olan Arena ile çalıştığım son bir kaç yılda aslında oldukça değişti. Şimdilerde, bir süreçten veya bir gösterinin kendisinden elde etmek istediklerim, eski zamanlara göre radikal bir biçimde değişti. Ben tiyatroya repertuvar tiyatrosu yaparak başladım ki bu türü, bir yazar olarak bugün hiç ilginç bulmuyorum. Bu demek değil ki tek bir metinden yola çıkarak işler üreten bir çok yazara hayranlık duymuyorum; ancak benim çalışma süreçlerim önceden tanımlanmış bir metniler bütününe sahip olmayan, son derece açık araştırma süreçlerinden oluşuyor ve bu yüzden de yorumlayıcılardan (performansçılardan) başka bir anlayış talep ediyorlar; bu süreçler, metnin, üzerinde çalıştığımız şeylerin sadece bir parçasını oluşturduğu laboratuvar süreçleri. Sanırım bu, her bir performansçının içinde nelerin yankılandığını daha fazla bilme arzusuyla alakalı. Bunlar, (sanatta) canlı ilişkinin, olağandışı ve özgün bir ortamda kurduğu, izin verdiği ve işlettiği belli prosedürler ve araçlar. 

Tiyatronun ruhu şimdiki zaman. Sanatın dönüştürücü gücüne inanıyor musunuz? Nasıl?
Bütünsel sanat deyince akla daha ziyade sinema geliyor ancak ben tiyatroyu, epey ilgimi çeken bir biçimde, insanlara sunduklarımı onların belli bir kararlılık ve sezinlemeyle sentezledikleri bir sanata daha yakın buluyorum. Metnin taraflardan sadece biri olduğu, sahnelenenin bütün öğelerin birbirine eklemlenmesinden meydana geldiği, ve de o belirli yer ve zamanda gerçekleşenlere bağlı olan bir mekân ve zaman yaratma olasılığını seviyorum. Her sahnelemede yenilenen bir sanat meydana getirmek için mekândan, bedenden ve oyuncunun mevcudiyetinden yola çıkıyoruz. Dans, hareket, müzik, metin, mevcudiyet ve modülasyonun kesişmesinin neredeyse sonsuz olasılık sunduğu bir yer. Bunu çok seviyorum. İnkar edilemez etkiye ve sürekliliğe sahip bir deneyim, bir gerçeklik sunduğu için, “gelip-geçici” sıfatının uygun olmadığını algıladığımız bir yer. Felsefi ve teatral olarak bu soruyla yakından ilgileniyorum. Bu gösteride ilk defa, Las Vegas’ta sahneye çıkan profesyonel bir sihirbazla çalıştım. İlüzyonun bir gerçeklik olabileceğini çok iyi bilen biri. 

Dünyanın mevcut durumunu her anlamda göz önünde bulundurduğunuzda, bir sanatçı olarak sizin için en önemli ve acil sorun nedir?
Bazen kendimizi kurtarmanın tek yolu tiyatro veya sinema, yani sanat yapmak. Karşılaşmaların ve yansımaların yeri orası, bazen zor ve belirsiz, her şey iyi gittiğinde ise duygusal ve her şeyin ötesinde canlı. Yaklaşık bir buçuk saat için soyunuyor ve temsil ediyoruz. Tiyatro yapmak görmeyi sağlamaktır, göstermektir. “Bu şekilde gör” demektir. Belirli bir konu veya bağlama göre kendimizi kasırganın gözüne yerleştirmektir. Kayıp Kimlik örneğinde gösteri, cinsiyet, duygusal bağlanma ve aile hayatı ile ilgili. Bir yazar olarak üzerinde çalışmak için temaları ben seçerim çünkü onlar o anda beni meşgul eden ya da yüzleştiğim konulardır. Bu oyun özelinde, örneğin, üçüncü çocuğum doğduktan sonra babalık üzerine konuşmayı seçmem tesadüf olmamalı. Hiç kuşkunuz olmasın ki bu benim en kişisel yapıtım. 

Bir yapıt üzerinde çalışırken, hangi kaynaklar size ilham veriyor? Rüyalarınız işlerinizde rol oynuyor mu?
İki cümle arasında bir önceki köprüye gerek yoktur ve bakan kişinin, eksik olanın ne olduğunu aramasını teşvik eden, konuşmanın ötesinde bir olayın oluyor olması pek iyidir. Bu gösteri, Siri Hustvedt’ten Sofokles’e, Shakespeare’e ya da Kafka’ya, çeşitli yazarların bir yığın metinlerini kesiştiriyor. Oyuncularda yansımaları olan metinleri arayışımla gerçekleşen, konu hakkında uzun bir araştırmanın sonucu. Metnin yorumcuyla buluştuğu ve yorumcunun metni kendine mal ettiği bir süreç bu. Oyuncuların bedenleri sürekli başkalaşır, bir çok soru yöneltir ve dillerin kesişmesi, yeni anlamlar yaratmak için imkan sağlar. Direkt olarak rüyalardan esinlenmedim hiç ama rüyalarda olduğu gibi tiyatronun da gerçekleşme yolları ve olasılıkları neredeyse sonsuzdur. 

Eğer zaten halihazırda bir adı yoksa, üzerinde çalışmış olduğunuz bir yapıta adını vermeye ne zaman karar veriyorsunuz?
Başlıklar benim için çok önemlidir. Bir yapıt üzerine çalışmaya başladığımda onları önceliklerimin en tepesine yerleştiririm. Bir çok başlıktan oluşan bir liste yaparım -bu örnekte başta dokuz isim vardı listede- ve sonra bir tanesini seçerim ya da hayat bana daha iyi bir tanesini gösterir. Bu başlıklar, süreç boyunca gittikçe elenseler de, yapıtı görmenin çeşitli yollarına karşılık gelirler. Bu sefer başlığın son hali, “kayıp kimlik/profil perdu” (resim sanatı terminolojisinde: sırtın dörtte üçü) formatında bir portrenin de sergilendiği bir Klimt/Schiele sergisinde aklıma geldi ve bu ismi gösteriyle epey bağlantılı ve çok güçlü buldum… 

Bu gösterideki favori repliğiniz veya anınız hangisi?
“Biz sayısız kişiyiz, hepimiz. Papatyalar. Cadılar. Alpler. Ustalar. Ve iskeletimsi küçük çocuklar Babanın devasalığına doğru bakıyor.” 

"Ustam" olarak tanımlayabileceğiniz sanatçı(lar) ya da sizi en çok etkilemiş kişi(ler) var mı, varsa kim(ler)?
Hayatımız boyunca, çalışırken yolumuzu bulmamıza yardımcı olan bir çok ustamız ve bir çok sanatçı vardır. Bunlar ressam, koreograf, dansçı veya sinemacı olabilirler. Esinlerim bir çok farklı yerden gelir ve yapıtlarım direkt olarak sanatçılara referans verirler. Ben iki de bir, etrafımızdaki sanatçıların neler yapmış ve yapmakta olduklarını görmek isterim. Bu konuda sürekli ısrar ederim. 

Söyleşinin devamını okumak için tıklayın: unlimited

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder