27 Kasım 2019 Çarşamba

“Odun kesmek”ten..



“... Bolero, Joana’nın olabilecek tüm varoluş duraklarını yavaş yavaş ortaya çıkarıyordu, durmadan onu Sebastian Alanı’nda, Kilb’de, çok sık konuk olduğu Maria Zaal’da görüyordum sırasıyla. Çok severek giyiyordu o kendi yarattığı giysileri, diye düşündüm, eski Mısır bilezikleri, İran küpeleri, eski Afrika, eski Asya kültürlerine nasıl da güçlü ve kadınca bir bağı vardı, bu konudaki her türlü kitabı ve yazıyı okumuştu; kendini de hep Hint ipekli kumaşlara sarardı, boynundaki kolyeler Afgan, Çin, Türk kolyeleriydi. Hiç kimse onun kadar düşleri üzerine konuşmaz, onun gibi düşleri araştırmayı denemez, onların izini bulmak istemezdi, ben onunla onun bu düşlerinin araştırmasını yapardım geceler boyunca; başkalarının düşleri onu hep ilgilendirirdi ve deyim yerindeyse onları çözmeye çalışırdı, düş araştırmalarını ikinci sanatı haline getirmişti, diye düşündüm. Kendisinin düşte gezer biri olduğunu sık sık söylerdi, varoluşu düşte gezer bir varlıkmış. Çevresine her şeyden önce hep genç insanları topladı, diye düşündüm, kendisinin tanımladığı gibi, en çok düşte gezer çok genç insanları, kültür ve eğitim tarafından henüz bozulmamış ve yıkılmamış insanları. Doğal olarak da masallarla hoş bir ilişkisi vardı ve kendisi en severek masal okurdu, başkalarına da okurdu, her olanakta dinleyici önünde. Düşler ve masallar onun yaşamının gerçek içeriğiydi, diye düşündüm şimdi. Bu yüzden öldürdü kendini, diye düşündüm, çünkü yalnızca düşleri ve masalları kendi yaşam içeriği yapmış biri, bu dünyada hayatta kalamaz, kalmasına izin verilmez, diye düşündüm. Kendisi bir masal kahramanıydı, diye düşündüm ve yaşadığı sürece kendisi de bir masal figürü olduğuna inanıyordu, masalına Joana adını veren Elfriede Slukal, diye düşündüm. Bolero hep onun müzik parçasıydı, demeliyim ki, varoluşunun merkeziydi. Zaman zaman bir duygusallığın bize hükmetmesinden ürkmemeliyiz, diye düşündüm ve kendimi Bolero’nun etkisine soktum, kendimi ve Joana için beslediğim duyguları bu Bolero’ya tamamen bıraktım, ta Jeannie Billroth’un benim yanımda ama kendisinin karşısında oturan Burg oyuncusuna bir soru yönelttiği ana kadar; ...”

- Thomas Bernhard
(Çeviri: Sezer Duru)
Yapı Kredi Yayınları

2 yorum:

  1. Fazla benlik bir yazar değil dedin ama Thomas bu insanı çekiyor işte. Hatırladığım
    kadarıyla bu romanında viyanalı birini yerden yere vuruyordu sivri
    diliyle. Yine de Bernhard okuyan birini görünce çok seviniyorum
    çok ender çünkü..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. yazardan ziyade yazarın her çehresiyle hedef tahtasına koyduğu avusturya toplumuna getirdiği eleştirilerinin her seferinde tam 12’den vurması çekiyor beni :)) sırf bu yüzden bernhard’ı okumaya devam edeceğim ;)
      ancak tarzına hala ısınamadım, dolayısıyla o benim için henüz bir haneke veya seidl değil, ve sanırım olmayacak da..

      Sil