25 Haziran 2019 Salı

ivo van hove'den bir diptik: kül ve kan - II



yunan mitolojisini kaba hatlarıyla biliyorum, antik yunan oyunlarını da. antigone, medea ve kral oidipus en bildiklerim, bunlarla en sık karşılaştığımdan, tiyatro sahnelemelerini veya sinema uyarlamalarını seyrettiğimden olsa gerek. ama bunlar dışında; kassandra kim, klyteimnestra ne, orestes kahraman mı, ifigenya hem aulis’te hem tauris’te nasıl oluyor ve yine de gencecik yaşında kurban ediliyor, kim kimin kardeşi? gibi sorular sorabilecek cehaletteydim yakın zamana kadar. çok yıllar önce, yıldız sarayı tiyatrosu devlet tiyatroları’nın bir sahnesiyken (hey gidi günler hey!), mustafa avkıran’ın yönettiği enfes bir “oresteia” seyretmiştim, ama onun da hikayesi veya yorumundan ziyade hissi sadece baki bende.

ne zaman, bir hafta arayla aynı protagonistler (orestes, elektra, klyteimnestra, agamemnon, vs...) etrafında dönem, önemsediğim iki avrupalı yönetmenden birer gösteri seyredeceğim kesinleşti, işi biraz ciddiye aldım; biraz araştırma yaptım, oyun metinlerini okudum, bu zamana kadar çok da çözmek için uğraşmadığım antik yunan kraliyet soyağacı, entrika ve cinayetlerine eskisine nazaran daha bir vakıf oldum. milo rau'nun "oresteia" uyarlaması hakkındaki izlenimlerimi yazdım zaten, şimdi de ivo van hove'den "electre/oreste".


"electre/orestes", comédie-française, richelieu, 02.06.2019 (fotoğraf: mehmet kerem özel)

daha önce dikkat etmediğim ve öğrenince en ilgimi çeken şeylerden biri üç önemli antik yunan oyun yazarının aynı hikaye üzerine oyunlar yazmış olmaları. tarihsel sırayla aiskhülos, sofokles ve euripides, üçü de orestes’i merkez alarak malum kraliyet-ailesi-içi-kan-davasını ele almışlar, bu hikayeye kendi yorumlarını getirmişler.
bunlar arasında euripides, protagonistlerini psikolojik yönleriyle ele alanmış; derinlikleriyle, insani taraflarıyla, örneğin çelişkileriyle, tereddütleriyle, zayıflıklarıyla. işte bu nedenle ivo van hove, "katile dönüşen insana" odaklandığı comedie-française diptik’inin ikinci gösterisi için “lanetliler”e eş olsun diye euripides’in iki oyununu seçmiş ve bunları aynı akşamda arasız, arka arkaya sahnelenecek şekilde tek bir gösteri olarak uyarlamış. program broşüründe yazdığı gibi, van hove ile dramaturg bart van den eynde bu uyarlamayı yaparken, ekonomik marjinalleşme ve kültürel yabancılaşmanın akut bir mağduriyet duygusunu kışkırttığını savunan mohammed hafez ve creighton mullins'in metinlerden aldıkları esinle, özellikle elektra'nın kişiliğinde ama aynı zamanda orestes'te de şiddetin radikalleşmesine odaklanmışlar.

“electre/oreste”nin yapım özellikleri oldukça nitelikli ve etkili.
jan versweyveld imzalı sahne tasarımı bütünüyle çamur kaplı zemin ve ortasına yerleştirilmiş, sadece kapısı görünen bir küpten oluşuyor. ben bu küp yapıyı, önündeki sütunları kaldırılmış bir megaron’a benzettim, yani yaklaşık m.ö. 3000’lerde miken coğrafyasında ortaya çıkan; tapınak, depo, ev, kral konutu olabilen en temel yapı formuna.
megaronun iki yanında, sahnenin en gerisinde birer timpani grubunun hakim olduğu vurmalı çalgılardan oluşan bir set var. iki saatlik oyunun neredeyse her dakikasını kaplayan eric sleichim imzalı şahane ses peyzajını trio xenakis icra ediyor. “peyzaj” tabirini özellikle kullanıyorum çünkü sesler “müzik” olmaktan öte bir etkiye sahip, atmosferi yaratıyor.
gösterinin hareket tasarımını belçikalı koreograf (2004 yılındaki istanbul tiyatro festivali’nde benzersiz “blush”ını seyretme şansına erdiğimiz) wim vandekeybus yapmış; ilkel, dürtüsel ve vahşi bir karakteri var koreografinin.

aslında bu bahsettiğim üç tasarım kalemi de aynı ilkel, dürtüsel ve vahşi atmosferi yaratmak için seferber olmuşlar. van hove “electre/oreste”de kanın kanı talep ettiği, adaleti kişilerin kendilerinin yerine getirdiği, ve daha da can alıcı olarak, öldürmekle yetinilmeyip vahşice öc alındığı bir kan davası betimliyor.
van hove bütün bunları ağırlıklı olarak elektra’da bedenleştiriyor; o ki orestes gibi başka bir saraya evlat edinilerek gitmediği için, sefaletin ve çamurun içinde kaba, öc odaklı, bilenmiş bir köylü kızına dönüşmüş zamanla. öyle ki aegisthus’u öldürdükten sonra penisini koparıyor vahşice.
canı kurtulsun diye kendi ailesinin sarayından kaçırılarak evlat verildiği diğer bir sarayda, soylu bir şekilde yetiştirilen orestes ise, biraz da kızkardeşi elektra’nın zoru ve iknasıyla, ama tereddütle ve sonrasında pişmanlıkla elini kanaya buluyor. ama ne kan! sadece eli değil, her tarafı bulanıyor kana. onunla birlikte bizim de!

 



fotoğraflar: jan versweyveld

elektra’da suliane brahim ve orestes’te christophe montenez iki gencecik oyuncu; ikisi de rollerinde parlıyorlar. onlar dışındaki oyuncular da iyiler.
"lanetliler"de martin von essenbeck'i oynayan christophe montenez dışında, "electre/orestes"in kilit rollerindeki üç oyuncu da yine onun gibi diptik'in birinci bölümünde oynuyor. "lanetliler"de konstantin von essenbeck'i oynayan denis podalydes burada menelas, sophie von essenbeck'i oynayan elsa lepoivre burada klyteimnestra/helene ve herbert thallmann'ı oynayan loic corbery burada pylades rolündeler. üçü de çok iyi oyunculuklar çıkarıyorlar. özellikle elsa lepoivre, "lanetliler"deki sophie'de olduğu gibi burada da tabir caizse "döktürüyor".
"lanetliler"de ensest ilişkileri üstü kapalı da olsa hissettirilen ana-oğul sophie ile martin von essenbeck'ler, ve hikayenin sonunda martin'in iktidar uğruna -ve belki de intikam ve kıskançlıkla-  annesi sophie'yi öldürmesiyle, buradaki ana-oğul klyteimnestra-orestes ilişkisi arasındaki ölümcül paralellik, ivo van hove'nin bu rollerde aynı oyuncuları oynatmasıyla iyice vurgulanıyor. 

son tahlilde; van hove'nin "electre/oreste"i belki psikolojik çözümleme olarak şahane bir euripides uyarlaması değil, ancak olağanüstü etkili sahne, müzik ve hareket tasarımıyla ve çok iyi oyuncu kadrosuyla iki saat boyunca nefessiz izlenen enfes bir ilkel kurban töreni.

comédie-française bu yapımla, üç yıl önce olduğu gibi avignon'a davet edilmedi ama 26-27 temmuz 2019 tarihinde atina/epidaurus festivali kapsamında büyüleyici epidavros antik tiyatrosu'na konuk olacak. 
imkanı olanlar kaçırmasınlar; atina istanbul'a uçakla bir saat, epidavros atina'ya arabayla iki saat mesafede!

1 yorum:

  1. Merhaba Bloğunuzu takip ettim .sizi de takibe beklerim. Bloğuma ziyerete beklerim . Teşekkürler

    YanıtlaSil