28 Haziran 2019 Cuma

epidaurus antik tiyatrosu'nda robert wilson'dan "oedipus"

"oedipus", epidaurus antik tiyatrosu, 22.06.2019 (fotoğraf: mehmet kerem özel)

önceki yazımı epidaurus antik tiyatrosu ile bitirmiştim, oradan devam ediyorum.
bu yılın en uzun günlerinden birinde, yani 22 haziran'da epidaurus'taydım. atina-epidaurus festivali'nin o haftasonu epidaurus antik tiyatrosu konuğu robert wilson'dı. 
wilson'ın oraya ilk defa davet edilişiydi. benim oraya ilk gidişim değildi; 11 yıl önce pina bausch'un "orfeus ve euridike"sini seyretmiştim o büyüleyici mekanda. 

wilson sofokles'in "kral oedipus" oyunundan "oedipus" isimli bir uyarlama yapmış ve sadece antik yunan tarzı tiyatro yapılarında sahnelemek üzere tasarlamış bu gösteriyi.
"oedipus" geçen yaz pompei'de prömiyer yapmış, sonbaharda palladio'nun vicenza'daki ünlü teatro olimpico'sunda sahnelenmiş, şimdi de epidaurus'taydı.

michalis theophanous. (fotoğraf: lucie jansch)

"oedipus" tipik bir robert wilson yapıtıydı; bütünüyle beyaza boyanmış siyah makyajlı yüzler, iki boyutlu hareket eden figürler, üst üste binen sesler, farklı diller, farklı müzik türleri, kah kesik ve hızlı kah belirsizcesine ve kalıp gibi yavaş hareketler, anlattıklarından ya da anlamlarından ziyade söyleniş biçimleri ve fonetik nitelikleri için kullanılan kelimeler, ani vuruş sesleri, katmanlı ve incelikli ışık tasarımı, tasarım objeler...
wilson "oedipus" ile, ipuçlarını sofokles'in metninden alan ancak hikaye anlatmayan, soyut ve gerçeküstü bir rüya alemi atmosferi yaratmış yine. bir robert wilson yapıtını onun kılan bütün özelliklerin hepsi bu sefer oedipus’un hikayesinin duygusunu aktarmak için seferber edilmişler.
örneğin; sahnenin tam ekseninde en geriye yerleştirilmiş büyük bir yuvarlak ışık kaynağı nasıl biz seyircilerin gözlerini kör edercesine kamaştırmaya yaradıysa, gösterinin başında, kaderini bile bile ondan kaçamamasını vurgularcasına oedipus'un (michelis theophanous) o ışık kaynağına doğru gidişiyle de anlam kazandı. oedipus gösterinin sonunda ise, kendi gözlerini kör etmiş halde yerde, antik yunan vazolarındaki emekleyen çocuk betimlemeleri misali emekliyordu.

michalis theophanous. (fotoğraf: lucie jansch)

bütün bu özelliklerin yanında biri vardı ki, daha önce seyrettiğim wilson yapıtlarındaki kullanımı bu kadar dikkatimi çekmemişti: ses!
sahnede antik ve modern yunanca, latince, ingilizce, fransızca, italyanca ve almanca konuşuldu. ses bandında ise bob wilson ve christopher knowles’in okuduğu metinler, aborjin ayinlerinden ve sanırım pasolini’nin "oedipus rex" filminden kayıtlar vardı. bütün bu sesler bazen süperpoze edilerek, bazen bazıları tekrarlanarak, bazen tekrarlanırken dönüştürülerek kullanıldılar.
ayrıca, ses düzeninin surround (çepeçevre) olması da epidaurus antik tiyatrosu'nun ıssızlığında ve sadece ağustos böceklerinin vızıltılarının eşlik ettiği sessizliğinde inanılmaz etkileyiciydi.
dolayısıyla bana göre “oedipus”un en güçlü tarafı ses tasarımı ve ses montajıydı. bu sayede antik dünyadan kalma spesifik bir hikaye wilson tarafından çoğaltılmış, katmanlandırılmış ve evrenselleştirilmiş oldu.

"oedipus"un kadrosu, aynı gösterinin kendisi gibi postmoderndi. wilson sanırım hepsiyle daha önce çalıştığı biricik sanatçılardan bir kadro kurmuştu kendisine "oedipus" için:
angela winkler gibi yaşayan alman dramatik oyuncular arasında bir usta da vardı kadroda (berliner ensemble yapımı "üç kuruşluk opera"da da beraber çalışmışlardı, hatta istanbul seyircisi iksv sayesinde seyretme şansına ermişti bu gösteriyi), eski dimitris papaioannou dansçısı michelis theophanous da (ki wilson theophanous'la arvo part projesi "adam's passion"da da çalışmıştı). ve "einstein on the beach"te de icracı olan soyut müziğin saksafon ustası 81 yaşındaki dickie landry, 1968-1977 yıllarında merce cunningham dansçısı olan meg harper, wilson'ın genet-"zenciler" uyarlamasında oynayan ruandalı sanatçı kayije kagame; bu sanatçıların hepsi "oedipus" gösterisinin, performatif olmalarının yanısıra, wilson'ın sahnede ustaca kullandığı, plastik/heykelsi öğeleriydiler de.

gösterinin "anlatıcısı" rolünü, italya'da italyan bir aktrist üstlenmişken, en fazla repliğin bu rolde olmasından dolayı olsa gerek, epidaurus'da bir yunan aktrist canlandırdı: lydia koniordou. koniordou yunanistan'ın en önemli kadın oyuncularından ve daha önce "odyseey"de wilson'la çalışmış olmasının yanısıra, yakın zamanda istifa eden hükümette kültür bakanıydı da. koniordou sesinin tonu, vurguları ve postürüyle "oedipus" kadrosunun bana göre en etkileyici öğesiydi.

(fotoğraf: lucie jansch)

78 yaşındaki estet robert wilson'dan bu 70 dakikalık "oedipus" gösterisini, dünyanın en eşsiz tiyatrolarından epidaurus'ta ağustos böceklerinin sesleri eşliğinde seyretmek benim için eşsiz bir deneyimdi. 
anadolu'da o kadar çok antik yunan ve roma döneminden kalma tiyatro var ki, "oedipus" onlardan birine de çok yakışırdı!..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder