iki koreograf-dansçı, sidi larbi cherkaoui ile shantala shivalingappa, ortaklaşa sahneye koydukları ve bizzat dans ettikleri "play" adlı işlerini 01-02 mayıs 2015 tarihlerinde istanbul'da cemal reşit rey konser salonu'nda sahnelediler.
cherkaoui ile shivalingappa sadece dans etmediler, onlara sahnede eşlik eden dört muhteşem müzisyenle(patrizia bovi, olga wojciechowska, gabriele miracle, tsubasa hori) birlikte şarkı da söylediler, enstrüman da çaldılar.
"play" salt ve pür bir dans gösterisinden çok, altına baştan sona döşenmiş kesintisiz bir müzik bantının eşliğinde sergilenen bir sahne yapıtıydı.
"play"in başlangıç bölümü bunu ele veriyordu zaten: sahne düzeninde enstrümanların bulunduğu platform sahnenin ön kısmındaydı, o kadar ki gösteri başlamadan önce seyircilerden biri "nerede dans edecekler ki" diye sormadan edemedi. salonun ışıkları açıkken iki dansçı ve dört müzisyen sanki bir konsere başlıyormuş gibi birlikte sahneye geldiler, selam verdiler, enstrümanların başına oturdular ve çalmaya-söylemeye başladılar. neden sonra, cherkaoui ile shivalingappa, çaldıkları enstürmanları bırakıp, platformdan sahneye indiler; parçalardan oluştuğunu ancak o zaman anlayabildiğimiz platformları geriye ve farklı yönlere itip, ortada bir dans alanı açarak hareket etmeye başladılar.
70 dakikalık gösteri sırasında müzik hiç dinmedi. "play"in atmosferini ortaçağ italyan şarkılarından, hint ezgilerine, disney çizgi filmi "alaaddin"in oscar'lı şarkısından japon davullarına, darbuka ritimlerinden sefarad şarkılarına geniş bir yelpazede biraraya getirilmiş müzikler oluşturuyordu. koreografik stillerin müziklerin dönem veya coğrafyalarıyla örtüşmüyor ama uyuyor olması (örneğin ortaçağ'dan bir italyan şarkısı eşliğinde tango, darbukalı oryantal bir ezgi eşliğinde hint dansı, çağdaş bir kompozisyon eşliğinde kalça hareketleri ağırlıklı koreografiler) müziğin ve dansın evrenselliğinin ötesinde insanlığın evrenselliğine vurgu yapıyordu kanımca. kaldı ki "play"ın adı üstünde olan anafikri "oyun" da zaten insanları biraraya getiren, kaynaştıran evrensel bir olgu değil mi. "play"de oyun kavramı üzerinde düşününce akla gelebilecek her şey var: bir yandan rekabet, meydan okuma, hırs; diğer yandan paylaşım, keyif, birliktelik..
"play"in örgüsü dramaturjik olarak biraz gevşek tutulmuş. cherkaoui'nin kendisinin bizzat dans ettiği diğer duo (akram khan ile "zero degress", maria pagés ile "dunas) veya trio ("apocrifu") işlerindeki kadar sağlam bir kurguyu ve bir hikaye anlatma gayretini "play"de görmek mümkün değil. ama bence, diğerleri kadar güçlü olan, hatta belki onlardan biraz daha güçlü olan bir tarafı var "play"in, o da samimiyeti. cherkaoui sanki, kendine hiç bir sınır koymadan, eleştirmenler veya yapımcılar nasıl bulacaklar diye düşünmeden, içinden nasıl geliyorsa öyle bir iş çıkarmış.
15 yaşında michael jackson taklitleri yaparak ünlenen, gençliğini flamenko'dan hip-hop'a, tango'dan tap'e bir sürü dans kursuna katılarak geçiren, baba tarafından fas kökenli olduğu için oryantal dansa doğal kabiliyeti olan, anne teresa de keersmaeker'in p.a.r.t.s.'ında kısa dönem eğitim alan, alain platel'in tedrisatından geçen cherkaoui "play"de her türlü salon dansından yer/zemin odaklı çağdaş dans koreografilerine uzanan geniş bir yelpazede özgeçmişini kuran bütün dans stillerine selam veriyor.
cherkaoui'nin karşı noktası olarak shantala shivalingappa da, kendi dans geçmişini, özellikle de güney hindistan kökenli kuçipudi dansını "play"in dokusuna nüfuz ettirmiş.
oyun-rekabet-meydan okuma fikri bağlamında "play" boyunca kah shivalingappa cherkaoui'ye kendi ustalığını gösterip hint danslarını taklit ettirerek öğretmeye çalışıyor, kah cherkaoui shivalingappa'ya, alamet-i farikası olan bedenin bütün kıvraklığı ve elastikliğiyle her noktasının zeminle ilişki kurduğu koreografik stilini gösteriyor ve beraber yapmaya davet ediyor.
"play" kulağımıza hayatta mutlu olmanın, hazı mutlulukla karıştırmamanın, içsel mutluluğa ulaşmanın yolunu fısıldayarak sonlandı.
gösteriye başlarkenki konser formatı sonda da devam etti; topluluk dinmeyen alkışlara bir şarkı ile karşılık verdi.
yüzümüzde mutlu bir gülümsemeyle salondan ayrıldık..
tohumları, cherkaoui ile shivalingappa'nın ortaçağ müziği uzmanı patrizia bovi eşliğinde 2008'deki pina bausch festivali'nde sahneledikleri -ve benim de seyretme şansına erdiğim (dileyenler o zamanki izlenim yazımı okuyabilirler)- 20 dakikalık "barasey" ile atılan "play", 2010'daki prömiyerinden günümüze dünyada çok az şehirde ve nadiren seyirci karşısına çıktı.
bu özel projeyi istanbul'da izlemek büyük bir şanstı. ilk akşam 01 mayıs'a rastladığı için crr'de sadece 50 kişi vardı. sahnedeki işin kalitesi ve seyircinin azlığı göz önüne aldığında o akşam izlediğimiz sanki bir butik gösteriydi; neyse ki 500 kişiyi aratmayan bir tezahüratla sanatçıların sahneden memnun ayrılmalarını sağladık. 02 mayıs akşamında salon daha doluydu ama ne yazık ki tıklım tıklım değildi.
cherkaoui ve ekibi her şeye rağmen mutlu ayrılmış olmalılar istanbul'dan, çünkü onlar çoktandır mutluluğu mekana-eşyaya-veya-insana-bağlı hazdan ayırmaya gayret ediyorlar..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder