17 milyonluk istanbul'umuzda sadece iki tane 1950 öncesinden kalma tiyatro binamızın olması (ki bunlardan sadece biri özgün olarak bir tiyatro binası ve o da maalesef devlet veya belediye tarafından değil, özel bir topluluk, hatta tek bir tiyatrocunun, ferhan şensoy'un özel gayreti ile zar zor ayakta durmakta: ses tiyatrosu. diğeri ise, aslında sinema olarak yapılmış süreyya "operası"), toplumumuzun (evet, "toplum" dedim, çünkü devlet/belediye toplumdan bağımsız değil; bizi yönetenler bizim aynamız) sanata verdiği değeri çok net bir şekilde göstermekte.
435 bin nüfusu olan bir şehirden bahsediyoruz. talin'de toplam kaç tane tiyatro binası var, bilmiyorum; ancak üç günlük seyahatim sırasında bunlardan üçünde birer oyun izledim; üçü de birbirinden enfes tarihi binalardı.
tarihi derken de, maalesef öyle 19.yüzyıla uzanmıyor çünkü 2. dünya savaşı talin'de ciddi bir hasara sebep olmuş; dolayısıyla günümüze ayakta kalan en yaşlı tiyatro binasının doğum yılı 1910. demek ki anlatmaya ondan başlamak yerinde olacak.
binanın dış kütle ve cephe tasarımı, geçen yıl bir kaç oyun izlediğim helsinki'deki fin ulusal tiyatrosu kansallisteatteri'nin binasıyla çok benzeşiyor.
ikinci binamız estonya ulusal operası. 1913'te bir kanadı konser salonu bir kanadı opera olarak jugendstil tarzında tasarlanmış bu devasa yapı kompleksi 2. dünya savaşı sırasında sovyet hava bombardımanları sonucunda büyük hasar görüyor.
savaş sonrası renovasyonunda jugendstil bezeme ve detaylardan hiç biri korunmuyor ve daha çok neo-klasik ve stalinci klasisizm tarzlarında bir tasarıma dönüştürülüyor. bunu en güzel şekilde opera salonunun tavan bezemesinde görmek mümkün: harman kaldıran çiftçiler, askerler..
estonya'nın uluslararası önemli tiyatro topluluklarından olan talin şehir tiyatrosu'nun bir oyununa denk gelemedim maalesef, ama onların da yazın açıkhava sahnesi olarak kullandıkları mekanı gezme imkanım oldu.
bu da talin'de 1924'te kurulmuş olan tiyatro ve müzik müzesi'nin kapısındaki tabela!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder