12 Nisan 2015 Pazar

film festivali 34, izlenim 3

perşembe günü tatil günümdü; sabahtan akşama beş film izledim. şansıma filmlerin hepsi belli bir seviyenin üzerindeydi, yoksa 11:00'den 23:00'e karanlık ve havasız salonlarda, rahatsız koltuklarda oturup film izlemek çekilmezdi.



güne bol goya ödüllü ispanyol filmi "bataklık" (la isla minima) ile başladım. alberto rodriguez'in filmi, 1980 yılında, ispanya'nın franco rejiminden cumhuriyete geçtiği çalkantılı dönemi arkaplanına alarak ,"true detective"vari bir seri cinayet hikayesi anlatıyordu. hikaye ve oyunculuklar iyiydi, ama öyle fevkalade değildi. görüntüler ve müzik ise çok çok iyiydi. yönetmen hikayeyi toplumsal arkaplana oturtmasa, film oldukça sıradanlaşırdı.



norveç filmi "doğada tek başına" (mot naturem) orta yaş krizindeki bir beyaz yakalı erkeğin hayatıyla doğada hesaplaşmasını anlatıyordu. yönetmen ole giæver sade ve samimi bir anlatımla bizi protagonistinin dünyasına dahil etti; onunla dağlarda dolaştık, üstümüzde gökyüzü uyuduk, kabus gördük, göle girdik; kendimizi toprağa gömüp toprak ana ile kucaklaştık..
filmin son gösterimi 14 nisan'da rexx'de..



"caligari'den hitler"e" (von caligari zu hitler. das deutsche kino im zeitalter der massen) adlı belgeselde yönetmen rüdiger suchsland alman sessiz sinema döneminin bir panoramasını çizmiş. belgesel, o dönem alman filmlerini bilmeyenler için derli toplu bir özet niteliğinde; hatta bu sinemaseverleri heyecanlandıracak, şimdiye kadar neler kaçırdıklarını fark etmelerini sağlayacak kadar iyi. ancak iki saat boyunca onca farklı filmden görüntüler, kracauer'in felsefesi derken oldukça yoğun ve yorucu da. müzik kullanımı ve görüntülerin ekranı bölerek kullanılması da yine filmin beni yoran öğeleri oldu.
şahsen, başlığının da etkisiyle, ben daha çok, bu dönem sinemasının arkasındaki felsefeye ve dönemin sosyal ve toplumsal olaylarıyla olan ilişkisine eğilen; o döneme dair genel bir plan vermektense zoom yapan bir belgesel izlemeyi tercih ederdim. tam da başlığının esinlendirdiği üzere, hitler'i çıkaran bir toplumun aynası olarak sinemayı didikleyen bir film; tam da, filmde de defalarca tekrar edilen sorunun cevabını görseydik keşke: sinema, bizim bilmediğimiz neyi biliyor?



on yıl önce yine festivalde ronit & shlomi elkabetz çiftinin "kız almak" filmini izlemiştim. bu seneki festival programında "israil usulü boşanma" (gett) adlı filmleri var. tek bir mahkeme odasında geçen, yaklaşık iki saatlik bir film. oyunculukları genel olarak vasat bulsam da, beş yıl süren bir boşanma hikayesini anlatırken israil toplumunun dini, ekonomik ve sosyal fotoğrafını da çeken senaryosu çok çok iyi.
15 nisan'da fransız kültür merkezi'nde izlenebilir..



ve sadece perşembe günkü maratonumun değil, festivalin en iyilerinden; demir leblebi gibi yutması çok zor, tokat gibi yüze çarpan, "mayınlı bölge" seçkisinde olmayı sonuna kadar hak eden bir film: "bodrumda" (im keller).
yıllarca bodrumda sakladığı kızına tecavüz eden, ondan çocuk sahibi olan adamın yaşadığı ülkenin bodrumlarında neler dönüyor diye merak etmiş olmalı ulrich seidl.
avusturya'nın bodrumlarında cereyan edenler inanılacak gibi değil, beni pek şaşırtmamış olsa da.  asıl şaşırdığım bu insanların bütün samimiyetleri ve özgüvenleriyle bodrumlarındaki yaşamlarını afişe ediyor olmaları; asıl akıl tutulması bu olsa gerek!
sekiz sene okuduğum okuldan neden nefret ettiğimi sağolsun michael haneke ve ulrich seidl filmleri çok güzel anlatıyorlar.
seidl'ın sineması haneke'den daha gerçek ve daha çıplak. haneke'de bir estetize etme hali vardır, seidl'da bu yok; seidl'da çapaklı ve belki bazılarımıza sert ve kaba gelebilecek gerçek var!


2 yorum:

  1. Merhaba Danzon,
    Bataklık'a gitseymişim çarpışacakmışız az kalsın:)
    Biletim vardı. Yoğunluktan gidemedim. Eh, öyle fevkalde değilse, üzülmeyeyim:))

    Hımm... Cuma günü 4 filme gittim. Danzon ise bir günde 5 filme gitmiş... Du bakalım... Haftaya bakarsın ben de 5'lerim:)

    YanıtlaSil
  2. filmler iyi çıkarsa hiç sorunsuz 5'leniyor da, bir de kötüleri olursa içlerinde zorlanıyor insan..
    "arabulucu"yu izlemişsiniz; nasıldı? ben ona atlas2'de bilet bulamadım, lale kartlı olduğum halde!

    YanıtlaSil