12 Temmuz 2012 Perşembe

viyana filarmoni'den bir parmak bal

viyana filarmoni orkestrası sessiz sedasız istanbul'dan geçti. eh, işin içinde "ilk defa istanbul'da!" mottosunu pek seven iksv olmayınca, yerle göğün inletilmesine de gerek kalmıyor.
topluluğun kendi organizayonu olan ve her yaz düzenledikleri gemi gezisi bu yıl ege'de gerçekleşince, bu deneyimden biz istanbullular da payımızı almış olduk. ertesi gün de izmirliler.

doğruya doğru; viyana filarmoni gibi dünyanın en iyi üç orkestrasından birini canlı dinlemenin ötesinde, işin en keyifli tarafı %80-90'ı orta avrupalı dinleyiciyle dolu bir salonda konser izlemekti. adabıyla!
malum, bu beyaz saçlı/kafalı çoğunluk gemi turunun müşterisiydi ve turun fiyatına gemide akşamları gerçekleştirilen oda müziği konserleri olduğu gibi, uğranılan limanlardaki konserler de dahildi. tabii herkes kategorisine göre. dolayısıyla, lütfi kırdar'da istanbullu seyirciler bir köşeye atılmamış, fiyat kategorisine göre bizlere ayrılan sıralarda etrafımız "klasik müzik konseri adabı"nı içselleştirmiş çoğunluğu avusturyalı, yabancı dinleyicilerle sarılıydı.


herbert blomstedt

rudolf buchbinder

"yıldız" olmayan bir şef, herbert blomstedt'in yönettiği viyana filarmoni eşliğinde ilk yarıda, "yıldız" olmayan bir piyanist, rudolf buchbinder'den müthiş incelikli, dinamik ve -gerçekten- heyecan verici bir mozart konçerto dinledik.
rudolf buchbinder'in usta ve taze yorumu mozart'ın 20.numaralı çok bilindik konçertosunda, kişisel olarak daha önce fark etmediğim, bir sürü detayı öne çıkardı. bu konçertoyu sanki ilk defa dinliyormuşum hissine kapıldım.
buchbinder, bis parçası olarak çaldığı strauss valsiyle avusturyalı seyircinin kalbini iyice fethetti.
konserin ikinci yarısında orkestra ve şef, haydn'ın 101 numaralı "saat" lakaplı senfonisini yorumladı ve ardından sakin bir strauss valsiyle salonun dinmeyen alkışına karşılık verdi. avusturyalı seyirciler kadar bizleri de mest ettiler.

pazartesi gündüz 15:00'de başlayıp ara dahil tam 90 dakika süren bu güzelim konserden müzikle serinlemiş olarak çıkınca, bizleri lütfi kırdar'ın önündeki iyice kızgınlaşmış taş kaplı alandan yansıyarak katmerlenen istanbul sıcağı bekliyordu.
kemikleri ısınmış orta avrupalı seyircinin bu sıcaklardan şikayeti olmayabilir, ancak bizim gibi nazenin istanbullular bir an önce bir ağaç gölgesine ulaşmak için oradan hızlıca uzaklaştılar...



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder