anlatsan film olur denen hayatlar vardır, oturup yazsan çok satan roman olacak; esmeray’ınki öyle bir hayat. kars’ın merkez köyünden istanbul’un eğlence merkezine uzanan, seçmediği ve kendini bildi bileli kabul etmediği erkeklikten bilinçli tercih ettiği kadınlığa, “dekorasyoncu”luktan midyeciliğe… arada sayısız durak: zeki müren, bulaşıkçılık, kadıköy parkı, “top”hane parkı, aksaray, karı-koca hayatı, semra özal, merter, harbiye, seks işçiliği, duygu asena, ülker sokak, türkan şoray, sosyalizm, radikal, parti üyeliği, selvi boylum al yazmalım, tarlabaşı… arada sayısız tabir: top, yuvarlak, tekerlek, sonraları daha kibarları: gay, travesti, transseksüel, cd…
“cadının bohçası” ara dahil iki saat süren tek kişilik bir anlatı. arada sırada seyircilerle diyalog içinde devam eden, ama genel olarak upuzun bir monolog.
“cadının bohçası” pornografik bir gösteri; cinsellik anlamında değil, “açıklık” anlamında. esmeray hayatını bütün açıklığıyla seyircinin gözleri önüne seriyor. gösterinin komik, eğlenceli yerleri çok, bol bol gülüyorsunuz; hemen ilk dakikalardan itibaren esmeray bir nevi cem yılmaz’a dönüşüyor; her an her söylediğini gülme şartlanmasıyla dinler hale geliyorsunuz.
bazı anlar da geliyor; salim kafayla gülmemeyi tercih edeceğiniz trajik şeylere bile gülerken yakalıyorsunuz kendinizi, utanıyorsunuz. ben utandım. neyse ki esmeray’ın rahat, kendiyle barışık ve emin hali hafifletiyor anlattıklarını, seyirciyi de… yoksa tam “jiletlik” bir hikaye!
esmeray ne huysuz virjinliğe soyunuyor ne cem yılmazlığa, ne de rimini protokollcüler gibi gerçekliği tiyatral kurguyla yeniden harmanlayarak önümüze sürme niyetinde.
esmeray ne seyirciye sataşıyor ne belaltı hikayelerden medet umuyor ne de saf zeka küpü esprilere yaslanıyor. seyirciyle iletişim kuruyor kurmasına; anlattıklarının “hayati” bir parçasını cinsellik oluşturmuyor değil; zaman zaman araya aldığı “güzel ülkemden tespitler” tadında anekdotlar da oldukça komik komik olmasına; ancak hepsi dozunda, kıvamında, ne fazlası var ne eksisi.
esmeray’ın en büyük artısı sahiciliği, samimiliği. hani şu son zamanlarda bizde de çoğalan sokak çalgıcıları var ya, esmeray işte tam onlar gibi; teklifsiz, protokolsüz, ışıksız-dekorsuz, “neyse o” olarak.
kendiyle -ve düştüğü en trajik durumlarla bile- dalga geçmeyi becerebilen ender “komedyen”lerimizden birinden, birinci ağızdan bir hikaye dinlemek her zaman kısmet olmaz. tavsiye ederim.
“cadının bohçası” şubat ayında kumbaracı50’de ve ikinci kat’ta.
26 Ocak 2011 Çarşamba
cadının bohçası / esmeray
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Dün akşam oyuna gittik bir güldük sonra hüzünle iç çektik zaten Esmeray'ın neşeli bedeni hüzünlü gözleri vardı. Eve gelirken içimin bir yanı kırıktı ama içimden dedim ki hayatında yeni bir sayfa açmaya korkan herkes bu oyunu görmeli, sonra içinde iyilik olan insanlar bu dünyada iyilikleri mıknatıs gibi kendilerine çekerler diye düşündüm. Bu yüzden karakterimiz kaderimizdir diye bir söz var sanırım.
YanıtlaSilne güzel tarif ettiniz esmeray'ın ve oyunun bizlerde(seyircilerde) bıraktığı etkiyi..
YanıtlaSil