…
özen yula’nın “yakındoğu’da ihanet” adlı oyununu melis tezkan ile okan urun’dan kurulu biriken topluluğu sahneye taşıyor.
bilinç akışı mantığında yazılmış metni okan urun oynuyor; oynamanın da ötesine geçiyor; bizleri de peşinden sürüklüyor. urun’un taktığı telsiz mikrofonun görüntüsü ve hoparlörlerden gelen metalik sesi bile beni yabancılaştıramıyor; metnin derdi o kadar “bu topraklara ait” ki ve metin ile oyunculuk o kadar örtüşüyor ki, istemeseniz direnseniz de kapılıyorsunuz.
din, iktidar, üstü örtülü totaliterlik, tek seslilik, hainlik, güvensizlik, baskı, korku… ve bir de “dil” meselesi: kelimeleri ve dili ustaca kullanan özen yula’nın karakterine sadece 300 kelimelik bir dilin bu coğrafyadaki insanların birbirleriyle doğru düzgün anlaşması için yeterli olacağını söyletmesi yakındoğu’daki toplumsal fakirleşmenin en bariz “gösterge”lerinden biri olsa gerek.
yakındoğu’nun gerçekleriyle örülmüş kabuslarında okan urun’a, bütün bir yüzeyi kaplayan video görüntüleri eşlik ediyor. kah 70’lerden bir film parçası, kah orman görüntüleri, kah soyut anlamda kullanılan kuru dallar, sıçrayan sular, sayılar, kelimeler metnin hissiyatını kuvvetlendiriyor, urun’a arkaplan sağlıyorlar.
“yakındoğu’da ihanet” 20 ocak’ta da, istanbul’un kadim kimliğini hala koruyan ender dokularından birinde bir apartmanın birinci katındaki galataperform’da.
merak ettiğim bir oyun. yalnız çok küçük bir düzeltme: okan ürün. en azından benim tanıdığım kadarıyla öyle...
YanıtlaSilOkan Urun, Ürün değil.
YanıtlaSilDaha önce de izlemiştim.
YanıtlaSilÇarpıcı bir oyunculuk, etki
li bir metin. Müthiş birşey çıkıyor ortaya her sahnelenişinde.
Bravo 'biriken'...
biraz geç kaldım yazmakta ama bizzat kendisinden doğrulatmak istedim: "urun"muş.
YanıtlaSildoğrusunu öğrenmek iyi oldu :)
YanıtlaSil