6 Ocak 2009 Salı

toprak, su, ateş, hava, bahar, yaz, güz, kış

önce bir kayaydı, sonra toprak oldu, hava oldu. ateşle oynadı, suda çırpındı. solucan oldu toprak altında süründü, su perisi oldu suda dans etti. derisinden sıyrılıp yeniden kaya oldu; ama artık ne o aynı kayaydı ne de bizler aynı seyirci!
deneyim tamamlanmış, değişim bütünüyle gerçekleşmiş değildi henüz; ikinci bölüm başladı.
bu sefer tek başına değildi, hatta o olabildiğince geri çekildi, diğerleri öne çıktılar; koskoca mevsimler geçti gözlerimizin önünden, zekice anlatılmış küçük ve eğlenceli detaylarla...

çok mu bilmece gibi konuşuyorum. aslında her şey çok açık ve basit: akademie für alte musik berlin adlı özellikle dönem müziğinde uzmanlaşmış orkestra ile çağdaş dansın en önemli topluluklarından biri olan sacha waltz & guest'in ortaklaşa hazırladıları "4 element - 4 mevsim" adlı dans-müzik performansından bahsediyorum.
bu akşam seyrettim. istanbul'da, işsanat'ta. hala gösterinin büyüsündeyim! keşke şehre her yorgun iş günü ardından böyle bir etkinlik gelse de arınsa insan günlük dertlerinden, streslerinden, ara verse koşuşturmasına...

rebel ile vivaldi çağdaşlar; ikisi de 17.yüzyılın sonunda doğup, 18.yüzyılın ilk yarısında ayrılmışlar dünyadan. rebel "les elements"in bestecisi, vivaldi "mevsimler"in. "les elements" kaos ile başlayıp elementleri anlatıyor müzikle, "mevsimler" malum, 4 mevsimi.
broşürde belirtildiği üzere "koreografili bir konser" olan bu gösteriyi hazırlayan "sacha waltz & guests"in başdansçılarından juan kruz diaz de garaio esnaola. tek erkek dansçı için tasarlanmış koreografiyi genellikle kendisi oynuyor, ancak bu akşam istanbul'daki gösteride gabriel galindez cruz dans ediyordu. (j.k.d.g. de esnaola büyük ihtimalle sacha waltz & guests ile şili turnesinde olduğu içindir; topluluk santiago'da dün ve bu akşam, istanbul seyircisinin 2002 yılındaki 13. tiyatro festivali'nde seyretme imkanı bulduğu "körper/bedenler"i sahneliyor.)

esnaola gerek "4 element"teki solo dansın koreografisini, gerekse "4 mevsim"deki orkestra üyelerinin hareket düzenlemesini tasarlarken küçük ama etkileyici fikirlerden yola çıkmış. her şey az ama öz; hiç bir hareket, hiç bir öğe bağırmıyor, her şey "alçak sesle" anlatılmış. sanki, bir batılı ne kadar zen'e yaklaşabilirse o kadar yaklaşmış gibi; her bir sahne bir "haiku" gibi, doğal ve kendiliğinden...

rebel'i ilk defa dinledim, bilemiyeceğim. ama böyle bir "mevsimler"i bir daha kolay kolay dinleyemiyeceğim kesin! gösteri ne kadar sıradışıysa "mevsimler"in yorumu da o kadar ilginç ve benzersizdi.
"mevsimler"de şimdiye kadar duymadığım nüansları, duyarlılıkları, sessizlikleri, renkleri, tempoları duydum, hissettim... bunu sağlayan en önemli etken, orkestranın bildik durağan düzende çalmamasıydı; tam tersine, her bölümde sahneyi o bölümün içeriğine uygun farklı bir yerleşim düzeni ile kullandılar; orkestra üyeleri bazen merdivenlerin üzerinde çaldı, bazen yerde sürünerek, bazen sahnenin iki kenarına dizilip adeta "stereo surround" ses düzeni yarattılar, bazen de hepsi arkada ortada toplanıp tek bir ses oldular.

...taş, toprak, ateş, mum, hava, su, taze yaprak, kağıt, elma, su, tüy, kar, kumaş, kırmızı kurdele, güneş, kuru yaprak, orman, merdiven, ateş, rüzgar, sandalye, çıplak ayak, kırık çalgı, yağmur, gökgürültüsü, şimşek... hepsi, hepsi vardı sahnede, bir de alçakgönüllü müzisyenler ve müthiş bir dansçı!

2 yorum:

  1. fevkaladenin fevk-i böyle birşey olsa gerek. tek kelimeyle muhteşem, olağanüstü bir gösteriydi. izlerken bende dans etme, sahneye atlama duygusu yaşatacak kadar. çoğu zaman koltuğumda zor oturdum desem yeridir. juan kruz'un gelmemesi bende hayal kırıklığı yaşatsada gabriel'in dansını ve sahnesi tanımak benim için olağanüstü bir deneyimdi. sasha herzaman ki gibi kimlerle çalışacağını çok iyi biliyor. eserin sıradışı kurgulamasına ters düşen mekanın o iğrenç sahne paravanları ve mekan logosuda olmasa kimse beni istanbul'un göbeğinde iş kulelerinde olduğuma inandıramazdı. benim açımdan mükemmel geçen bu deneyim herkes açısından öyle miydi? cevabım hayır. çıkarken salonda şarlatanlık, klasik müzikle dalga geçmişler, rezalet çatlak seslerini duymak bu ülkede nihayet festivaller dışında sezon içerisinde de çağdaş öncü işler izleyecebileceğiz hayallerimi yıktı. hayatımda o kadar çok mevsimler dinledim ki ama benim için hiçbir yorum bu kadar anlam ifade edememişti ve kolay kolay edebileceğinide sanmıyorum. zamanında kennedy'de çok eleştirilmişti. dünya sahneleri kravatları takım elbiseleri bırakalı çok oldu ama bizim hasbel kader klasik ötesi klasik müzik izleyicilerimiz hala oistrakh yorumları beklentisi içindeler sahnede. bu benim gösterimdi neleri görebileceğimizde belliydi keşke klasikçiler gelmeseydi ya da taşlaşmış algılarını az çok kırabilseler ve sahnedeki güzelliğe teslim edebilselerdi kendilerini ya da sussalardı ya da ne bileyim ben duymasaydım. kulaklarımda rebel ve vivaldi tınılarıyla gözlerimi kapamış çıplak ayaklarımla parmak uçlarımda koşar adım evime gidebilseydim düş dünyamda.

    YanıtlaSil
  2. berlin is love! gerçekten.
    buraya sidi'nin gelmesi için sinyaller yollamaktayım.
    ayrıca şöyle bir şeyler sizi sevindirebilir:
    http://contemporarydance-db.blogspot.com/

    YanıtlaSil