Demek kendinden çok şey kattın, öyle mi? Bu kadar kibirli olduğunu bilmezdim Basil. Şu kaba saba güçlü yüzüne, kömür karası saçlarına bakıyorum da; fildişi ve gül yaprağından yaratılmışa benzeyen bu Adonis’le aranda en küçük bir benzerlik göremiyorum. O bir Narkissos, sevgili Basil, sense… Entelektüel bir havan olduğunu kabul ederim ama güzellik, hele ki gerçek güzellik, entelektüelliğin başladığı yerde biter. Akıl, başlı balına bir abartı biçimidir ve bir yüzde var olan uyumu bozar. İnsan oturup bir şeyi düşünmeyegörsün, bir anda safi burun, safi alın falan kesilir; korkunç görünür. Mürekkep yalamış, mesleğinde başarılı olmuş adamlara bir baksana; ne kadar da çirkinler! Kilise mensuplarını bunun dışında tutuyorum elbette. Zaten kilisede pek düşünmezler. Bir piskopos, seksen yaşına geldiğinde de, on sekiz yaşındayken ondan söylenmesi istenenleri söylemeye devam eder, bu yüzden de, doğal olarak her zaman son derece güzel görünür. Şu, tablosu beni büyüleyen, adını asla söylemediğin, gizemli genç arkadaşın hiç düşünmüyordur bence. Bundan neredeyse eminim. Kışın seyredecek çiçeğimiz olmadığında gözümüzü gönlümüzü açan, yazınsa zihnimizi serinletip ferahlatacak bir şeyler istediğimizde işimize yarayacak beyinsiz, güzelim bir yaratıktan ibaret. Hiç böbürlenme Basil; sen ona zerre kadar benzemiyorsun.”
“Beni anlamıyorsun Harry,” diye karşılık verdi ressam. “Elbette ona benzemiyorum. Bunun gayet iyi farkındayım. Aslında bakarsan, ona benzesem üzülürdüm. Ne o, omuz mu silkiyorsun? Sana gerçeği söylüyorum. Sahip olunan her türlü fiziksel ve zihinsel ayrıcalığın felâkete sürükleyen bir yanı vardır; devrik kralların sendeleyen adımlarında izini sürebileceğimiz türden bir felâket. Diğerlerinden farklı olmamak daha iyidir. Çirkinler ve aptallar bu dünyada her şeyin en güzeline sahiptirler. Kafaları son derece rahat, ağızları bir karış açık öylece oturup oyunu izleyebilirler. Zafer nedir bilmezler belki ama en azından, yenilgiyi de tatmazlar. Hiç istiflerini bozmadan, kayıtsız, gürültüsüz patırtısız yaşayıp giderler; tıpkı hepimizin yaşaması gerektiği gibi. Ne başkalarını felâkete sürüklerler, ne de yaban ellerde heder olurlar. Senin mevkin ve malın mülkün Harry; benim az çok sahip olduğum zekâm ve artık ne kadar değeri varsa, sanatım; Dorian Gray’in ise güzelliği; Tanrı’nın bize lütfettiği bu şeyler yüzünden acı çekeceğiz, hem de büyük acılar.
...”
-Oscar Wilde
(Çeviri: Didar Zeynep Batumlu)
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder