büyüdükçe doğallığa dair niteliğini kaybederek sevimsizleşen bir kuzey ege köyünde, yazlıktayım. sabah, bir hafta önce bize yamanan, iki gün önce de hastalandığını anladığımız sarmanı (biz ona kehri adını verdik) günlük antibiyotik dozunu alması için götüreceğim veteriner, müsait misiniz diye aradığımda, şu anda ameliyata giriyorum bir saat kadar sonra gelin deyince, endişelendim. bir saat kadar sonrası tam da nadir sönmez’in fringe istanbul kapsamında merakla beklediğim, 12 saatlik bir zaman diliminde whatsapp’ta gerçekleştireceği performansının başlangıcına denk geliyordu. yapacak bir şey yoktu, hayat galip gelmişti.
yaklaşık bir saat kadar sonra, bir elimde dört aylık kehri ile ilaçları, kovid salgınından dolayı giremediğim kalabalık veteriner kliniğinin hemen önündeki boş alanda dikilirken, bir yandan da telefonumun whatsapp uygulamasından performansın başlangıcını, sönmez’in yapacağı ilk paylaşımı bekliyordum. ilk paylaşım şehvet kelimesinin türkçe sözlük anlamını gösteren bir internet sitesinin, üzerinde oynanmış ekran fotoğrafıydı.
“erkek cinayeti”; sönmez tarafından “türkiye’de gay bir erkek olarak yaşamanın ve gay kültürüne dair metinler yazmanın nasıl hissettirdiğini, günlüğüme yazıyormuş ya da yakın arkadaş çevreme anlatıyormuş gibi açıklıkla paylaştığım bir metin” olarak tanımlarken, fringe istanbul’un broşüründeki tanıtımda “istanbullu bir performans sanatçısının, ünlü gay porno yıldızı arpad miklos’un hayatına son verme kararını anlamak için giriştiği sosyal otopsi sırasında; hem kendisinin, hem de türkiye’deki bazı sanat kurumu çalışanlarının ellerini kana bulamadan da olsa bu olaya karıştığını keşfetme” hikayesi olarak belirtilmişti.
sönmez’in kendi tasarladığı hiç bir performans işini daha önce deneyimlememiştim, oyuncu olarak ise sadece “ali
ile ramazan”da seyretmişim ama oradaki performansını hatırlamıyorum. ancak, art unlimited’deki bir yazısında seyrettiği gösterilere dair sakin bir üslupla yaptığı keskin yorumları, ve yine art unlimited’de arkadaşım ayşe draz’la birlikte ona fringe istanbul vesilesiyle yönelttiğimiz sorulardan birinde, bana göre yaşayan ve gösteri sanatlarında işler üreten en yaratıcı görsel sanatçı dimitris papaioannou’dan bahsetmesi ona kanımı kaynatmıştı. ama, “erkek cinayeti”ne dair beni en çok heyecanlandıran ve cezbeden unsur, salgın sürecinde anlık ve uzaktan/çevrimiçi gerçekleşen performanslara ilgi ve merak duyan bir seyirci olarak bu performansın whatsapp’ta gerçekleşecek olması idi. bir mesajlaşma uygulaması olan whatsapp’ın performansta nasıl kullanılacağı benim için en büyük merak unsuruydu. performansın 12 saatlik süresi de ayrıca merakımı gıdıklayan başka bir önemli unsurdu, zira oldum olası zamana yayılan, zamanı uzatan, zamanı kaygısızca kullanan gösterilere ilgi ve sempati duymuşumdur.
“erkek cinayeti”nin ikinci paylaşımı ilkinden 5 dakika, üçüncü paylaşımı ise ondan 20 dakika sonra geldi. ilk iki saatteki paylaşımların aritmik zamanlamasını fark edince, bu performansa konvansiyonel bir uzaktan/çevrimiçi gösteri deneyimi gibi yaklaşmama, onu konsantre bir şekilde 12 saat boyunca telefon elimde bekleyerek takip etmeme kararı aldım. bu performansı; whatsapp’ta bir dostumdan, arkadaş/iş grubundan veya çalışma arkadaşımdan gün içinde/boyunca beklenmedik, vakti önceden belirlenmemiş, bir anda gelen mesajların tesadüfiliği ve sürpriziyle deneyimleyecektim. paylaşımların aritmikliği, seyircinin performansı deneyimleme şekline dair sönmez’in de niyetinin böyle olma ihtimalini, bende his olarak güçlendirdi. zaten başka da şansım yoktu; başta dediğim gibi yazlıktaydım, yıllık iznimin son günlerindeydim, gün içinde kesin kumsala gidecek ve yüzecektim, bir de, uzun zamandır görmediğim bir akrabam akşama doğru ziyarete geleceğini haber vermişti.
öğleden sonra 1’e doğru videolu bir paylaşım geldiğinde; kehri’yi 2-3 saatliğine veterinere bırakmış, arabayla, her gün kumsalından denize girip öğle yemeği yediğim lokantaya varmış, yüzmüş, bulutlu ama rüzgarsız havanın sakinliğinde, deniz kenarındaki şezlongta uzanmaktaydım. performansın ilk soundcloud kaydını ise zeytin ağaçları altındaki lokantada bir porsiyon sardalyayı mideme indirirken dinledim. performansı böyle takip ediyor olmak tam da whatsapp mesajlaşmalarının ruhuna uygun olmuştu sanki. ben öğlen 12:00’den gece 12:00’ye gündelik hayatımın düzenini değiştirmeden yaşayacak, “erkek cinayeti”nden anlık gelen paylaşımlar da gündelik hayatımın içine sızacaklardı.
bir kaç gün önce sevgilime de önermiştim bu performansı takip etmesini, süresini uzun bulduğu için ilgilenmemişti. belki merakını uyandırırım hevesiyle, öğleden sonra 3 gibi, çok daha önce gönderilen o ilk soundcloud kaydını yolladım ona whatsapp’tan. o vakte kadarki paylaşımlardan, performansın çıkış noktasının, başka bir deyişle, etrafında dönüp dolaşacağı bütün konulara değinen merkez metninin bu olacağını hissetmiştim. ilerleyen saatlerde bir soundcloud kaydı daha paylaştı sönmez ve onun etrafında ikinci bir merkez oluşturdu. performansın omurgasını bu ses kayıtlarının oluşturduğunu ise ancak saat gece 12:00'ye yaklaştığında whatsapp'a düşen son ses kaydını dinledikten sonra anladım.
nadir sönmez “erkek cinayeti” ile; hem içerik hem de biçim açısından çok katmanlı, kendisinden (kendi kişisel deneyimlerinden) başlayıp başkalarını (jane fonda’dan, porno çalışmaları profesörüne geniş bir yelpazeyi) kapsayarak yayılan farklı ölçeklerde, katmanların ve ölçeklerin içerik yoluyla sarmal bir şekilde birbirlerinin içine girdiği, kurmaca ile gerçeklik, ciddiyet ile mizah arasında pervasızca salınan, en belirgin özelliği ise kendini muzip bir farkındalıkla tiye alarak bir tür meta-tiyatrallik yakalayan bir performans sundu.
gay’lik, -akla gelecek her anlamıyla- pornografi, cinsellik, aile ve intihar gibi sadece ülkemiz toplumu için değil, dünyanın geneli için demir leblebi sayılacak konular ve ek olarak bir katman da oyunculuk üzerine, içerikte ironi ve mizah, biçimde ise görsellik (youtube’dan video klipler, çıkartmalar,..) yoluyla “hafifletilmesine” rağmen, gündelik hayatın içine yedirilmiş az miktarda dozlarla ancak sindirilebilecek, son kertede bir yumruk gibi mideye oturan bir işti.
belki tek eleştirim, whatsapp'ın/mesajlaşmanın doğasının en az iki olmak üzere çok taraflı olmasına karşılık, işin bunu tek taraflı kullanmış olmasıydı. neyse ki ben performans bittiğinde paylaşımların yapıldığı telefon numarasına alkışlı emoji yolladım, mesajlaşma bir nebze de olsa karşılıklı hale geldi :)
bir alkış da böyle bir işe alan açtığı için fringe istanbul ekibine!..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder