1990 yılında londra'da bir müzik mağazasında ganimet bulmuş gibi sevindiğim ve kucak dolusu aldığım leyla gencer cd'lerinden "macbeth"i koydum şu anda; bir yandan dinliyor bir yandan bu satırları yazıyorum.
geçen hafta blogumda; bu sonbaharda istanbul'da bence kaçırılmaması gereken 5 etkinlik sıralamıştım, aralarında leyla gencer şan yarışması'yla birlikte iksv'nin düzenlediği "leyla gencer - primadonna ve yalnızlık" sergisi de vardı. sergiyi henüz gezmemiştim ama konusu: leyla gencer, küratörü: yekta kara, düzenleyicisi: iksv iştahımı, gezmeden tavsiye edecek kadar kabartmıştı.
dün borusan müzik evi'ndeki sergiye gittim.
ne yazık ki; hayatımda gördüğüm herhalde en uyduruk sergiydi!
şimdi, bu yorumumun gerekçelerini açıklayacağım:
1.
herhangi bir serginin öncelikle mutlaka bir konsepti olur. bu serginin de var: "primadonna ve yalnızlık". küratör yetka kara şöyle yazmış tanıtım yazısında: "... Her gerçek primadonna gibi o parıltılı dünyanın gerisinde, fevlakale yoğun bir çalışmaya, sahnede durmaksızın verilen sınavlara karşı dayanıklı olma çabasına, evde ya da otel odalarında, hep araştırarak, öğrenerek geçirilen yalnız günlere, gecelere dayalı bir yaşam sürdü..."
kara'nın da yazdıklarından görüldüğü üzere, primadonna'lık sözkonusu olunca "yalnızlık" sadece leyla gencer'e özgü bir durum değil.
kara şöyle devam ediyor: "Vatanından, ailesinden, dostlarından, eşinden uzaktaydı. Leyla Gencer'in hayatında her şeyden önce sanatı vardı. Kendini ona adamıştı."
evet, belki her primadonna vatanından leyla gencer kadar ayrı kalmak zorunda kalmamış ama, müzik dünyasında zirvede olmanın büyük fedakarlıklar gerektirdiği, zirvede de ancak yalnız olunabileceği çokça bilinen ve her büyük sanatçı sözkonusu olduğunda sıklıkla dile getirilen bir durumdur, hepimiz biliriz. dolayısıyla daha baştan keşke biraz daha özen gösterip, leyla gencer'e özgü, ancak sadece onu tarif eden "unique" bir konsept bulunsaymış.
2.
serginin mekansal düzenlemesinin, sergilenen objelerin, belgelerin serginin konseptine uygun seçilmesi, bir araya getirilmesi ve tasarlanması gerekir. bu sergide maalesef durum böyle değil.
2a.
leyla gencer'in eşyalarından seçilmiş bir gözlük, bir yelpaze, bir koltuk, iki sehpa, bir ayaklı lamba, bir ayak sehpası, bir piyano, bir sandalye, bir paravan, sayfası açık bir nota kitabı, diğer bazı nota kitapları ve kitaplar.
bütün bu objeler herhangi bir mekana yerleştirilmiş gibi borusan müzik evi'nin giriş katındaki boş mekana serpiştirilmişler. piyano ile paravan birbirlerine yakınlar, koltuk-sehpa-lamba üçlüsü onlardan uzak.
neden bunlar seçilmiş, neden o şekilde yanyana getirilmişler herhangi bir anlam vermek imkansız. kitaplar sehpada üstüste ve yanyana konmuş; alttakilerin hangileri olduklarını görmek mümkün değil, ya da çok zor.
2b.
iki eşya grubunun ortasında; mekana girildiğinde ilk anda fark edilen, serbest hareketi engelledikleri ve en çok onların farkında olunarak hareket edilebildiği için mekan düzenlemesinin en baskın öğeleri mevcut: zemine farklı açılarda yerleştirilmiş dört ekran. mekana girer girmez sizi karşılayan ve dikkatinizi çeken, basmamak için gayret gösterdiğiniz bu ekranlarda ne var diye bakıyorsunuz merakla? dünyadaki çeşitli opera evlerinden fotoğraflar: borusan'ın ertuğ & kocabıyık yayınlarından "palaces of music - opera houses of europa" adlı kitaptan alınma görseller bunlar. kitap da oraya bir köşeye konmuş ayrıca.
sanki sergi o kitabın tanıtımı için yapılmış, leyla gencer bahane! muhtemelen leyla gencer'in sahneye çıktığı operalardan seçilmiş olmalı bunlar ama, bu kadar ön planda ve dikkat çekici olmaları serginin ana öğesinden rol çalmalarına neden oluyor.
2c.
mekanın en gerisinde devlet dairesi grisi renginde, iki tarafından üçer basamakla çıkılan demirden geniş bir platform var. bu da anlamsız çünkü gereksiz. demirci ustası para kazansın diye mi acaba? (biraz sonra bahsedeceğim ekranlardaki görüntüler daha iyi izlensin diye ziyaretçiler bu platforma çıksınlar amacıyla yapıldıysa ise, çok abes; hem korkuluğu yok, hem de ekranlardaki görüntüler zeminden rahatça görülebiliyorlar.)
bu platformun ön yüzünde leyla gencer'in la scala'daki temsillerinin afişleri var. ama düşünün, üç basamak; 50 bilemedin 60 cm eder. o kadar alçağa ve o kadar dar bir alana koyduğunuzda afişlerin hiç bir detayını düzgün bir şekilde görmek mümkün değil. ya da illa da görmek, afişlerin üzerinde leyla gencer'in adını okumak istiyorsanız, tesadüfen ben oradayken gezmekte olan gencin yaptığını yapmalısınız: iki büklüm olmak!
halbuki la scala operası'nın balkonlarına çıkan penceresiz, kapısız seyirci merdivenlerinin her bir duvarı büyük boyutlarda eski afişlerle kaplıdır. eminim arşivinde bu afişlerden tonlarca vardır. la scala'dan 5-10 afiş istenemedi mi? demirciye verilen paraya gelirdi o afişler.
(fotoğraf: la scala operası - milano, mehmet kerem özel, eylül 2015)
2d.
demir platformun arkasındaki duvarda altı ekrandan oluşan üçgen şeklinde, koltuk-lamba-sehpa grubunun arkasındaki duvarda da dört ekrandan oluşan dikdörtgen iki büyük görsel yüzey hazırlanmış. bunlarda fotoğraf, video ve yazılı bilgiler geçiyor.
bütün o fotoğrafları zeynep oral'ın kitaplarında bulmak, videolara youtube'dan, yazılı bilgilere yine oral'ın kitaplarından ulaşmak mümkün.
e o zaman diyorsunuz, bunların biraraya getirilişlerinde bir anlam, bir fikir var. seyrettikçe anlıyorsunuz ki, yok öyle bir şey. üçgen içindeki altı ekranda görüntüler rastgele dolaşıyor; aida temsili videosuna bir ara ikinci sıradaki sol ekranda, sonra üçüncü sıradaki orta ekranda rastlıyorsunuz. leyla gencer'le yapılmış söyleşi videosu da aynı şekilde rastgele dolaşıyor.
bu görüntüler arasında biri sanırım bu sergi için özel yapılmış (hazırlanmakta olduğu ve aralık ayında gösterileceği açıklanan leyla gencer belgeseli için de hazırlanmış, burada kullanılıyor olabilir). videoda bir metronom var ve çubuğunun ucunda da bir göz. leyla gencer'in gözü. metronom düz mantıkla müzisyenler, müzik ve zaman hakkında taşıdığı anlamlar dışında bu sergi için, leyla gencer için, primadonna ve yalnızlık teması için ne anlam işaret ediyor? çok zorlarsam bir şeyler "çıkarırım", ama zorlamayacağım!
3.
serginin bence anlamlı, değerli, leyla gencer'i hissettiğim tek bir öğesi vardı. gözlüğü, yelpazesi falan değil; o gözlük ve yelpaze herhangi birine de ait olabilirlerdi, anneanneme mesela. kitaplar, koltuklar, paravanın üzerine serpilmiş fularlar hiç değil. evet, leyla gencer'in fular kullanmayı çok sevdiğini yaşarken onunla karşılaştığım anlarda ve fotoğraflarından dikkat ettiğim kadarıyla biliyorum, ama fularlar da değil beni etkileyen.
ne mi: piyanonun notalığında açık şekilde yerleştirilmiş nota kitabı. sayfaların üzerine leyla gencer'in kurşun kalemle, kırmızı kalemle aldığı notlarla..
ve borusan müzik evi'nden hayal kırıklığıyla ayrılırken kafamda dolanan sorular:
iksv'nin illa bu sergiyi yapması gerekiyor muydu? zaten ölümünün 10. yılına rastlayan uluslararası şan yarışması ve bu yılı anma nedeniyle hazırlandığı açıklanan belgesel yeterli olmaz mıydı? iksv yöneticileri, kurumlarının mirasçısı olduğu dünyaca ünlü bir sanatçıya bu sergiyi nasıl yakıştırdılar? aşağıdaki fotoğrafı çektirirken hiç mi utanmadılar?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder