26 Ağustos 2018 Pazar

samos'ta 4 gün - II



samos adası’nın en güzel kıyı yerleşimi kokkari köyü. çok yakın bir arkadaşım 20 yıl önce gitmiş ve tavsiye etmişti, diğer çok yakın bir arkadaşım onun tavsiyesiyle gidip çok memnun kalmıştı, benim de o zamanlardan beri aklımdaydı.

kokkari 20 yılda değilmiş belli ki; arkadaşımın anlattığı ve hayran olduğu bakirlik kaybolmuş; ya da onun anlatımından benim aklımda kalan ve romantize ettiğim kokkari değil karşılaştığım. ancak, en değişmiş yunan adası köyü bile hayran kalınası; yani bu haliyle bile kokkari’yi çok sevdim ve deneyimlenmesi bekleyen bir sürü yunan adası olmasa ajandamda, tekrar kokkari’ye gelir kalırım.




biz kokkari’nin batıya doğru en uç noktasında bir pansiyonda kaldık: kate bed & breakfast. aşırı ucuz ve çok konforluydu. kumsal-denizle bizi ayıran dar bir yol vardı sadece; biri deniz diğeri dağlara bakan iki teras, mis gibi kokan çarşaflar, her türlü ekipmanın olduğu mutfak nişi, bizi türkçe "merhaba" diyerek karşılayan güleryüzlü bir pansiyon sahibi, masamızda bizi bekleyen ve -kaldığımız süre boyunca içeceğimiz sabah kahvelerine eşlik edecek- ev yapımı likör.














kokkari’nin esas yerleşimi daracık sokaklardan oluşuyor. hafif bir yükseltiyi aşarak limana ulaşılıyor; biri küçük diğeri büyük iki liman var. büyük liman çepeçevre lokanta ve barlarla çevrili, yürüyüş yolu bazen içerden bazen tam deniz kıyısından geçiyor.
denize ulaşan dere ağzında geniş bir ördek ailesi yaşıyor. lokanta veya barda denize sıfır oturuyorsanız, balık sürülerinin nazlı nazlı gezinmelerini seyredebiliyorsunuz, hele de ekmek kırıntıları atarsanız daha şenlikli oluyor seyir.

üç gece ayrı yerlerde yemek yedik, hepsinden çok memnun kaldık. limanda değil de, içerdeki ana cadde üzerindeki taverna bira'da enfes et ve deniz ürünleri yemek mümkün. tek bir devasa dut ağacının dallarının altına yerleşmiş masalar her akşam tıklım tıklım doluydu, rezervasyonsuz masa bulmak biraz zordu. çoğu yunan lokantasında olduğu gibi burada da hizmet edenler güleryüzlü ve espriliydi. siparişi alan yannis aynı zamanda tavernanın da sahibiydi.





yerleşimden batıya doğru uzayan yol üzerindeki bir aile işletmesi olan samiotissa da enfes yemekleri ve cömert porsiyonlarıyla gönlümüzü ve midemizi fethetti. anne mutfakta, abla ile kardeş serviste, baba da etrafta her yerde. annenin çok lezzetli bir dipiyle başlıyor şölen, sonrasında da devamı geliyor. özellikle kabak ve patlıcan kızartmaları parmakları ısırtacak kadar lezzetli.




büyük limandaki aelio bistro cafe ise yemek öncesi veya sonrası kendi yapımları dondurma ve tatlılardan, kahve veya kokteyllerden deneyebileceğiniz, müthiş sevimli ve güleryüzlü iki garsonu olan, bütün bardak, şişe ve tabak takımlarının farklı olduğu, el örgüsü rengarenk masa örtüsü ve bardak altlıklarıyla gözünüzün şenlendiği, her anlamda keyif alınan bir yerdi; çok memnun kaldık.

aeilo'nun hemen yanında italyan pizzaları ve makarna yemekleri yapan piccolo porto diye bir lokanta var. yemekler enfes, özellikle pizzalar; ancak sahibi gelen müşteriyi beğenmeyince geri çeviriyor, biz oradayken bir arap aileyi ve bir de sanırım yunan aileyi geri çevirdi. dolayısıyla, yemekleri ne kadar iyi de olsa, müşteri "seçen" bir işletmeye ne bir kere daha gelmeyi düşünürüm ne de tavsiye ederim.



kokkari'deki yeme-içme-konaklama fiyatlarını genel olarak değerlendirdiğimde ise, -avro'nun türk lirası karşısındaki ani değerlenmesinden bağımsız olarak; midilli veya thassos’la karşılaştırınca pahalı bir yerleşim olduğunu söylemeliyim..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder