kütüphaneden kitap çalmayı hayatımda şimdiye dek bir kez düşündüm; maalesef gerçekleştir(e)medim.
13-14 yaşlarındaydım. okuduğum lisenin kütüphanesinde keşfettiğim kitap, lisenin ait olduğu ülkedeki bir göl üzerinde her yaz gerçekleşen opera festivalindeki yapımların yıl yıl sahne fotoğraflarını içeriyordu. sahnelerin hepsi birbirinden göz alıcı, görkemli ve yaratıcıydılar; hiç de yaşadığım şehirdeki opera binasında gittiğim yapımlardaki sade suya tirit dekorlara benzemiyorlardı. kitabı keşfettiğim, ara sıra gidip rafından aldığım ve içine hayranlıkla göz gezdirdiğim, göz ucuyla yaşlı kütüphaneci kadına bakıp, kitabı formamın içine sokmayı hayal ettiğim ama bir türlü cesaretimi toplamayı becerip yapamadığım o yılın yazıydı herhalde, kitaptaki tasarımların ilhamıyla olsa gerek evde aida operası için sahne maketleri yapmıştım.
işte, otuz yılı aşkın süre sonra, bu yaz hayallerimden birini nihayet gerçekleştirdim; o kitaba konu olan ve beni büyüleyen festivale gittim, su/göl üzerindeki sahnede bir opera seyrettim.
ikinci dünya savaşı'nın yaralarını sarmak için, hemen ertesinde avrupa şehirlerinde teker teker sanat festivalleri düzenlenmeye başlanır. tarihleri ikinci dünya savaşı öncesine dayanan salzburg festivali ve venedik bienali ise savaş yüzünden verdikleri zorunlu aradan sonra tekrar canlanırlar.
1946 bu anlamda çok önemli bir yıldır: avignon, edinburgh, amsterdam holland, lyon les nuits de fourvière ve cannes film festivalleri bu yılın yazında sanat yoluyla avrupalıların yaralarını sarmaya başlar. ilerleyen yıllarda festival haritasına yenileri eklenir: 1948'de aix-en-provence, 1951'de viyana wiener festwochen ve berlin film festivalleri.
bu öncü festivaller arasında bir tanesi daha vardır: 1947'de başlayan bregenz opera festivali.
her yıl dünyadan yaklaşık 400.000 kişi temmuz ortası ile ağustos ortası arasındaki bir ay boyunca her akşam açık havada ve göl üstünde sahnelenen tek bir opera yapımını seyretmek için bu küçük şehre gelir.
zamanla; festival programını çeşitlendirmek -ve ticari bir kafayla: buraya kadar gelmiş bir kültür turistini sadece bir gece değil, bir kaç gün şehirde konaklatmak için- bregenz'in içindeki mevcut tiyatro binasında ve 2005'te göl sahnesinin yanına inşa edilen görkemli festival binasındaki büyük salonda farklı opera yapımları sahnelenmeye başlanır. böylece artık her yıl biri göl sahnesinde olmak üzere en az üç opera yapımı ve ayrıca orkestra konserleriyle bir aylık program iyice zenginleştirilir.
bu çeşitlenmeye karşılık; göl sahnesineki opera yapımı eskiden her yıl değişirken, artık iki-yılda-bir formatına geçilir. bu sene seyrettiğim "carmen" aslında geçen yaz prömiyer yapmış olan bir yapımdı. bu yıl "carmen"in ikinci ve son yılıydı, önümüzdeki iki yılın göl sahnesi programında ise "rigoletto" var.
hem yıllardır hayalini kurduğum bu seyahati acele getirmek istemediğimden, hem de bregenz ve etrafında merak ettiğim yerleri sindirerek gezebilmek için, aslında hızlı bir ayakla 24 saatte bitirilebilecek bir rotayı, arasına bregenz tiyatrosu'nda "sevil berberi" ve festival binasının büyük salonundaki orkestra konserini de katarak üç güne çıkardım.
bregenz seyahatimin doruk noktası göl sahnesindeki "carmen" izlenimlerim bir sonraki yazıya..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder