Almanya’da
ülke genelindeki kültür faaliyetlerini destekleyen devlet kurumu Federal Kültür
Vakfı’nın (Kulturstiftung des Bundes) inisiyatifi olan Tanzfonds Erbe,
Almanya’nın dans alanındaki mirasını korumayı, yaşatmayı ve arşivlemeyi
amaçlıyor. Tanzfonds Erbe 2013-2014 sezonunda dans tiyatrosu alanında üç önemli
prestij projesini hayata geçirdi: Mary Wigman’ın “Sacre” (Ayin), Pina Bausch’un
“Wind von West” (Batı Rüzgarı) ve Susanne Linke’nin “Ruhr-Ort” (Ruhr-Bölge) adlı
yapıtlarının rekonstrüksiyonları. Bu yazı, Kasım-Aralık 2013’te izleme imkanı
bulduğum Wigman ve Bausch’un yapıtları hakkındaki izlenimlerimi ve dansın
rekonstrüksiyonunun yapılabilirliği konusundaki tartışmaları içeriyor.
“Wind von West” (Batı Rüzgarı)
“Wind
von West“, Bausch’un 1975 yılında tasarladığı “Frühlingsopfer – Dreiteiliger
Tanzabend von Pina Bausch” (Bahar Ayini – Pina Bausch’tan Üç Bölümlü Dans Akşamı)
isimli gösterinin parçalarından biri. Bausch, bu akşamı oluşturan yapıtlarının
tümünde İgor Stravinski’nin müziklerini kullanmış: 1951/52 tarihli dini
içerikli “Cantata”nın müziğiyle “Wind von West”, küçük piyano parçaları ve ünlü
“Tango”su ile “Der zweite Frühling” (İkinci Bahar) ve 1913 tarihli “Le Sacre du
Printemps” ile “Das Frühlingsopfer” (Bahar Ayini).
Bu
dans akşamı özgün haliyle en son 1979 yılında sahnelenmiş. Üçlünün en ünlüsü,
“Das Frühlingsopfer”, 1981 yılından itibaren Bausch’un diğer bir başyapıtı,
“Café Müller” ile eşleştirilerek, aynı akşamda sahnelenmeye başlanmış ve o
günden bugüne 37 ülkede yaklaşık 250 kez seyirci karşısına çıkmış.
“Frühlingsopfer
– Dreiteiliger Tanzabend von Pina Bausch” (Bahar Ayini – Pina Bausch’tan Üç
Bölümlü Dans Akşamı) özgün haliyle sahnelenmesinden 35 yıl sonra ilk defa 2013’ün
Kasım ayında Wuppertal Barmen Operası’nda yeniden sahneye kondu. Bu akşamın
birinci bölümü olan “Wind von West“i, Pina Bausch’un eğitim hayatındaki önemli
iki durak olan Essen Folkwang Sanatlar Üniversitesi ile New York Juilliard
Okulu’nun öğrencileri ve Bausch’un 1983’ten vefatına kadar yöneticiliğini
yaptığı Folkwang Tanzstudio Essen’in dansçıları sundular.
Bu
projenin sanat yönetmenliğini ve koordinasyonunu üstlenen, Bausch’un ilk yıllardan
itibaren dansçısı ve yol arkadaşlarından biri olan Dominique Mercy, projenin en
zor ve büyük kısmının, en son 1979’da sahnelenmiş bir yapıtın rekonstrüksiyonunun
yapılması olduğunu belirtti. Çalışmada video kayıtlarından, fotoğraflardan,
Pina Bausch’un notlarından, sahne tasarımcısı Rolf Borzik’in çizimlerinden,
sahne tasarımına ve ışık yerlerine dair sahne amirinin notlarından; ve en
önemlisi, bu iki yapıtta başrolleri dans etmiş dansçıların hafızalarından
faydanılmış. Özgün “Wind von West”te başrolü dans eden Josephine Ann Endicott,
ve ayrıca, prömiyerinin hemen sonrasında bu yapıtta görev alan Vivienne
Newport, John Giffin, Mari diLena, Ed Kortlandt ve Tjitske Broersma
rekonstrüksiyona dair kararların verilmesinde aktif rol almışlar ve daha sonra
New York ve Essen’deki öğrencileri çalıştırmayı da üstlenmişler.
Pina
Bausch üç bölümlü Stravinski akşamı için defterine “Geburt – Liebe – Tod”
(Doğum – Aşk – Ölüm) notu düşmüş. Bu başlıklardan anladığımız; Bausch’un, nasıl
bu yapıttan bir yıl sonra sahneleyeceği “Orpheus und Eurydike” operasının dört
perdesine, yapıtın özgün librettosundan farklı olarak, kendi oluşturduğu
dramaturjiye göre başlıklar koyduysa, aynı besteciye ait olsa da birbirinden
çok farklı türlerde ve zamanlarda bestelenmiş müzikler içeren Stravinski akşamı
için de benzer bir dramaturjik bütünlük öngörmüş olması.
İlk
bölüm “Wind von West”in müziği olan “Cantata”nın içerdiği sözlere (bunları bir
nevi libretto olarak kabul edersek) kulak verdiğinizde; Hz. İsa’yla
özdeşleştirilebilecek bir figürün dini anlamdaki son yolculuğunun anlatıldığını
fark edersiniz. Ancak, Bausch’un bu yapıt için “Doğum” başlığını kullanması ve
başrolde bir kadın dansçının olması; Bausch’un hikayeyi, yolculuğu yapan erkek
figürden çok, onu doğuran kadın üzerinden anlattığının ipucu olsa gerek. İpucu
diyorum, çünkü bu konuda kesin bir bilgimiz yok; bunun nedeni ise, Bausch’un o
dönemde de, sonrasında da yapıtları hakkında konuşmamayı tercih etmiş, yorumlar
konusunda yapıtlarını ve seyircilerini özgür bırakmış bir sanatçı olması.
“Wind
von West”, mekanı çok radikal bir şekilde kullanan ve oldukça heyecan verici
bir anlatım kurgusuna sahip bir yapıt. Sahne, şeffaf (tülden) duvarlarla
derinlemesine (arkaya doğru) dörde bölünmüş; her bir duvarın iki yanına birer
kapı açılmış. Başka bir deyişle; sahnede dört mekan katmanı var, bunlar şeffaf
duvarlarla ayrıldığı için hepsi görülebiliyor; ve kanımca, bu dört mekan
katmanı dört farklı zaman katmanına karşılık geliyor.
Perde
açıldığında; en ön katmanda bir anne ve kucağında bir kız çocuğu; önden ikinci
katmanda ameliyat masasını andıran bir yatak ve üzerinde bir kadın; en gerideki
dördüncü katmanda ise seyirciye arkasını dönmüş, üzerinde sadece ten rengi bir
külot olan bir erkek dansçı durmakta.
Koreografiden
ve yapıtın içindeki bazı durumlardan; önden ikinci katmandaki (doğum yapan)
kadının hikayenin protagonisti (ana karakteri) olduğunu, onun üç farklı yaşının
sahnede eşzamanlı olarak var olduğunu ve bunun Bausch tarafından mekansal
katmanlarla anlatıldığını düşünüyorum. Örneğin, yapıtın hemen başlarında ana
karakter olan kadın dansçının, ameliyat masasının bulunduğu ikinci katmanda
saçlarını tarakla tararken, bir gerideki (üçüncü) mekansal katmanda başka bir
kadın dansçının ellerini saçlarının içine sokarak bütünüyle dağıtması, bana bu
iki dansçının aynı protagonistin farklı zamanlarını ifade ettiklerini
düşündürttü; protagonistin en küçük hali ise, en öndeki katmanda annenin
kucağındaki kızdı. Bu üç kadın dansçı yapıt boyunca önce ayrı mekansal
katmanlarda kalarak aynı koreografik hareketleri birbirlerine ters yönlere
doğru yaptılar; ilerleyen sahnelerde tek bir katmanda biraraya gelerek trioda
birleştiler.
Protagonistin
kocasını oynayan siyah pantalon-ceketli erkek dansçı bir sahnede mekansal
katmanları oluşturan şeffaf duvarların iki yanında açılmış kapılardan hızlıca
öne ve arkaya koşarak adeta hayatına girdiğini kadının farklı zamanlarını kat
etti.
Yapıtın
başında uzun süre en arkada hareketsiz duran çıplak erkek ise, kadının
doğuracağı bebekti sanki; çıplaklığıyla masumiyeti temsil ediyordu. Bir
sahnede; ikinci katmandaki kadın ameliyat masasının üzerinde yatarken ayak
ucunda pantalon-ceketli erkek ayakta, baş ucunda çıplak erkek çömelmiş olarak
durmaktaydılar.
Yaklaşık
35 dakika süren “Wind von West”te sadece sololar, duolar ve triolar yoktu;
topluluğun kullanıldığı sahneler de vardı. Bausch bazı sahnelerde topluluğu her
dört katmanda birden konumlandırılmıştı. Topluluğun koro olarak kullanımında,
mekansal konumlandırılmalarında ve koreografik hareketlerinde bir yıl önceki
(1974) “Iphigenia auf Tauris”ten ve özellikle bir yıl sonraki (1976) “Orpheus
und Eurydike”den izler görmek mümkündü. Bedenin ve kolların kıvrıldığı,
kırıldığı, döndüğü tipik Bauschvari hareket cümleleri içeren koro
koreografisinde; doğumla gelecek sevinçten ziyade ölümün hüznü ve üzüntüsü
hakimdi. Yapıt bu açıdan da, Bausch’un bir yıl sonra sahneleyeceği “Orpheus und
Eurydike”nin “Trauer” (Matem) başlıklı ilk bölümdeki topluluk koreografisiyle de
oldukça benzer bir tasarıma sahipti.
Sacre (Ayin)
Mary
Wigman’ın, İgor Stravinksi’nin 1913 tarihli çığır açıcı “Le Sacre du Printemps”
(Bahar Ayini) müziğini kullandığı “Sacre” (Ayin) adlı son koreografik yapıtı
1957’de Berlin Operası’ndaki prömiyer gösterilerinden sonra bir daha hiç
seyirci yüzü görmemiş.
Tanzfonds
Erbe’nin öncülüğünde üç Alman tiyatro-opera kurumu (Osnabrück ve Bielefeld
tiyatrolarının dans toplulukları ve Münih Bavyera Devlet Operası’nın bale
topluluğu) Stravinski’nin müziğinin 100. yılının kutlandığı 2013’ün belki de
dünyada en ses getiren dans projesinde güçlerini birleştirdiler ve Wigman’ın
“Sacre”sına yeniden hayat verdiler. 2013-14 sezonunda Osnabrück ve Bielefeld
tiyatrolarında, bu tiyatro sahnelerinin boyutlarına uygun olarak, dördü oyuncu
olmak üzere 29 kişilik olarak sahnelenen “Sacre”, 45 kişilik özgün haliyle, her
açıdan imkanları daha geniş olan, Almanya’nın en büyük opera kurumlarından
Münih Bavyera Operası’nın bale topluluğu tarafından 2014 yazında sahnelenecek.
Yaklaşık
1.5 yıl süren rekonstrüksiyon çalışmasında genç Alman koreograf Henrietta Horn,
Susan Barnett ve Wigman’ın öğrencisi ve dansçısı Katherine Sehnert görev
almışlar. Belge olarak, Wigman’ın detaylı çizimleri, yine Wigman’ın müziğin
piyano transkripsiyonuna aldığı notlar, metinler ve bol bol fotoğraf olmasına
rağmen, çalışma süreci oldukça sancılı geçmiş. Almanya’da eleştirmenler ve
dans camiası tarafından genel olarak büyük beğeniyle karşılanan rekonstrüksiyon gerçekten de müthiş bir
çalışma olmuş. Program kitapçığında yayınlanan Wigman’ın detaylı (ama doğal
olarak iki boyutlu) eskizleri, Horn-Barnett-Sehnert üçlüsünün titizlikle
belirledikleri seçimlerle üçüncü boyuta başarıyla kaldırılmış.
Wigman’ın
topluluk koreografisi müthiş etkili; zemine sımsıkı basan, ağır ve törensel bir
niteliğe sahip. Sahne tasarımı, kostümler ve ışıkla da birleşince ortaya çıkan
atmosfer bin yıl önce olmuş ya da bin yıl sonra olabilecek, zamansız bir
ritüeli andırıyor. “Sacre” bütünüyle Wigman’ın imzasını taşıyan bir iş, çünkü
Wigman koreografi dışında sahne ve kostüm tasarımında da söz sahibi olmuş. Zeminden
yükselerek hafif eğimli duran yuvarlak diskten oluşan sahne tasarımı; rahip ve
rahibelerin bütün bedenlerini ve başlarını saran, tek renk, minimal kostümler
ve yapıtın ikinci yarısında arka çaprazdan gelen ters-ışık etkili olduğu kadar
hiç bir zaman eskimeyecek, zamansız bir tören atmosferini yaratmayı da başarıyorlar.
Rekonstrüksiyonun
en zor süreci; Wigman’ın koreografisini dansçı Dore Hoyer’e bıraktığı, yani
koreografiye hiç karışmadığı, yapıtın finalindeki ünlü “Seçilmiş Bakirenin Dansı”
kısmıymış, çünkü bu bölüme dair 14 fotoğraf dışında hiç bir belge yokmuş.
“Seçilmiş Bakirenin Dansı” koreografisi hakkında bir yazı veya çizim olmadığı
gibi, Hoyer’in genel hareket kalitesi konusunda da dünyadaki dans arşivlerinde
“Afectos Humanos” isimli bir film görüntüsü dışında hiç bir bilgi-belge bulunamamış.
Eldeki
verilerin azlığından dolayı bu noktada devreye, rekonstrüksiyon projesine
özellikle bu nedenle dahil edilmiş olan Henrietta Horn girmiş. Horn 14
fotoğraftan, yapıtın özgün halinde koroda dans etmiş olan ve Amerika’dan sırf
bu proje için davet edilen 80 yaşındaki iki hanım dansçının dans etmedikleri
bir solo hakkında hatırladıklarından, yine yapıtın tasarım süreci sırasında Wigman’la
çalışmış olan öğrencilerinden Katharine Sehnert’in fikirlerinden ve dans tiyatrosu’nun
yaşayan efsanelerinden Susanne Linke’nin (ki Linke Berlin’de Wigman’ın
öğrencisi olmuş ve “Sacre”da Hoyer’i sahnede izlemişmiş) danışmanlığından yola
çıkarak “Seçilmiş Bakirenin Solosu”nu yeniden tasarlamış. Yaklaşık
beş dakika süren ve yapıtın doruğunu oluşturan bu son bölüm, eldeki malzemenin
azlığından dolayı, gerektiği kadar etkileyici değil maalesef.
Dansın Rekonstrüksiyonu
Dansın
rekontrüksiyonu söz konusu olunca, belki de akla gelen ilk soru; hayatta
olmayan bir koreografın, yapıtının yeniden sahnelenmesini isteyip istemeyeceği.
“Sacre”ın gösteri kitapçığında Katherina Sehbert’e bu konuda bir soru sorulmuş.
Sehbert, Wigman’ın hayattayken hiç bir dansını bir kereden fazla dans
etmediğini, bunun bilinçli bir seçim olduğunu; Wigman’ın dansın anlık itki ve
duygulardan yola çıkılarak yapılması gerektiğini düşündüğünü ve bu yüzden de tekrarlanmasına
karşı çıktığını aktarmış. Sehbert, Wigman’ın bu düşüncesinin özellikle solo yapıtları
için geçerli olduğunu, “Sacre” gibi devasa bir yapıtının yeniden sahneye
konmasından memnun kalacağını zannettiğini de ayrıca belirtmiş.
Bausch’un
ise, hayattayken bir çok yapıtını tekrar sahnelediği halde, 1975’ten kalan üç
bölümlü dans akşamından sadece “Bahar Ayini”ni bırakıp diğerlerini yeniden ele
almamış olması, belki de bilinçli bir seçimdi, belki de zaman azlığından
kaynaklanıyordu. Bausch’un yerine verilen bir kararla da olsa bu dans akşamının
yeniden repertuara kazandırılması önemli bir adım.
Yaratıcısı
hayatta olmayan bir dans yapıtının rekonstrüksiyonunda ikinci önemli soru; rekonstrüksiyonun
yapıtın özgün haline ne kadar yakın olabileceği. Örneğin, Wigman’ın “Sacre”sı
için hazırlanan gösteri kitapçığında Henrietta Horn ve Susan Barnett açıkca ve
samimiyetle, sahnede izleyeceğimizin ne kadarının özgün Wigman & Hoyer
koreografisi olduğunu bilemediklerini belirtiyorlar.
Bu
nedenle yeniden biraraya getirilen yapıtın özgün halinden çok, özgün haline en
yakın olan hali olduğunu kabul etmek gerekiyor sanırım. Çünkü yapıtın değil sadece
çizimleri, video kayıtları bile mevcut olsa, bu kayıtlar bazı durumlarda
yapıtın özgün halini doğru ve gerçeğine en yakın şekilde yansıtamayabiliyormuş.
Örneğin,
Bausch’un “Wind von West” rekonstrüksiyon süreci hakkında Dominique Mercy
şunları söylüyor: “Bir video kaydından iki dansçının birbirleriyle olan
mekansal ilişkisini görüyorsunuz, rekonstrüksiyonu ona göre kurguluyorsunuz,
ancak iki hafta sonra başka bir video kaydı ortaya çıkıyor ve bu kayıtta iki
dansçı diğer kayıda göre belki bütünüyle bambaşka konumda değiller ama
farklılar; bu durumda sizing iki farklı konum arasında seçim yapmanız
gerekiyor.” Bu konuda Julliard Okulu’nun müdürü Lawrence Rhodes ise şunları
söylüyor: “Biz eğitimin bir parçası olarak her sene öğrencilerle repertuar
çalışırız, başımıza çok gelmiştir, yapıtta dans etmiş eski bir dansçı gelir,
elimizdeki video kaydını seyrettikten sonra “Hiç buna bakmayın, o akşam bütün
topluluk çok kötü bir performans çıkarmıştık, buradaki her şey yanlış!” diyebilir.”
Dans
yapıtlarının rekonstrüksiyonun yapılabilirliği söz konusu olunca, Tanzfonds Erbe’nin
idarecilerinden Madeline Ritter’in yaklaşımı belki de en kabul edilebilir
olanı: “Geçmişten gelen bir yapıt, ancak genç bedenlerle geleceğe taşınabilir. Ne
olursa olsun, bu projeler sayesinde 20-21 yaşındaki öğrenciler ve dansçılar bu yapıtları
bedenlerine kazımış olacaklar ve onların bu deneyimleri 50 yıl sonra çok değerli
olacak. Bu projeler sayesinde genç bedenlerde yaşayacak yeni bir arşivin
yaratılması sağlanmakta.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder