24 Nisan 2012 Salı

senfonik minyatür / scholz & de bana

uwe scholz'un "2. senfoni"si ile patrick de bana'nın "minyatür"ü, 2010-11 sezonundan beri istanbul devlet balesi tarafından "senfonik minyatür" adıyla aynı programda arka arkaya sahneleniyormuş. ben bu dans akşamını ancak geçtiğimiz hafta izleyebildim.



uwe scholz dans dünyasının ilginç ve tartışmalı koreograflarından biri. bazılarına göre dahi, bazılarına göreyse ruhsuz neoklasik işlere imza atan bir sanatçı.
scholz "soulscapes" adlı 1.5 saatlik belgeselde kendisini takip eden kameraya etrafta başka kimse yokken -tam tabirle- "bin bir türlü şaklabanlıklar" yapacak kadar rahat ve kendiyle barışık -mış gibi- duran, ancak aynı belgeselde tanık olduğumuz çoğu çalışma arkadaşının, dans eleştirmeninin ve dansçının yorumlarına göreyse yalnız ve huzursuz bir yaratıcı.
scholz’un bruckner “8”, mozart “the great mass”, stravinski “sacre 2” gibi gerek dansçı kadrosu gerekse sahne mekanı olarak devasa boyutlara ihtiyaç duyan işleri olduğu gibi, “sacre 1” gibi tek bir dansçı için tasarladığı -ama yine de “büyük boyutlu” (devasa bir sahneyi bütünüyle kaplayan bir tuvalet mekanında geçen)- yapıtları var.
kalabalık kadrolu görkemli işleri insanüstü bir matematik düzen içeriyor; geometrik, fazlaca tanımlı, duygudan ve ruhtan yoksun, bir noktadan sonra biteviye, hatta faşizan tondalar.
tek bir erkek dansçı için tasarladığı ve "bahar ayini"nin iki piyanolu versiyonunu kullandığı “sacre 1” ise had safhada duygu yüklü, ekspresyonist ve sarsıcı bir yorum içeriyor.


"2. senfoni"yi istanbul devlet balesi'nde, scholz'un “sacre 1” dahil olmak üzere uzun süre yapıtlarında başdansçılık yapmış olan giovanni di palma sahneye koymuş. dansçılarımız açısından büyük bir şans ve imkan, koreografın dünyasına çok yakın birisiyle yapıtı çalışmış, yapıta onunla hazırlanmış olmak ve bu imkandan sonuna kadar faydalanmış gözüküyorlar; bayağı iyiler; teknik ve artistik açıdan aksaksız ilerleyen temiz ve düzgün bir performans sunuyorlar.
yapıtın solist ayarında 2 çift ve koro görevi gören 10 çiftten oluşan strüktüründe, benim seyrettiğim akşamda iki çifti dans edenlerden hüma ersel - erhan güzel çifti deniz zirek - selim borak çiftinden daha sağlam ve -ellerin nerelere konacağı, kolların bacakların hangi açıyla açılacağı gibi- ayrıntılara önem veren bir performans sergilediler. duygudan yoksun bir uwe scholz yapıtını yorumlayanlardan da başka ne beklenebilir ki.

fulya sanat’ın sahnesine zar zor sığan “2. senfoni”nin süreyya’da nasıl sahnelenebildiğini merak ettim doğrusu. yapıt mekansal değerinden çok şey yitiriyordur kanımca.





nafas adlı kendi dans topluluğuyla istanbul’a konuk olduğunda tanıdık patrick de bana’yı. daha sonraları; mariza’nın konser turnesi kapsamında işsanat’ta seyrettik onu. ve son yıllarda yapıtlarını buradaki topluluklarla sahnelemek için sık sık istanbul’a konuk olur oldu patrick de bana.

özel olarak istanbul devlet balesi için tasarladığı “minyatür” müzik seçimi, koreografisi ve sahne kullanımıyla postmodern bir yapıt. ne teknik açıdan bir fevkaladeliği var, ne de artistik ve estetik açılardan kalıcı bir etki, bir tad bırakıyor damakta.
“minyatür” sahnenin bütün perdelerinin kaldırılıp, arka ve yan duvarlarına kadar açıldığı çıplak bir mekanda sahneleniyor. hatta yapıt başlarken spotların asılı olduğu ışık barlarından biri insan seviyesinde sahne üzerine indirilmiş durumda; daha sonra yukarı çekiliyor. bunun nedeni nedir; programda belirtildiği gibi doğu-batı alışverişiyle bunun ne alakası var, anlayamıyorsunuz.

aslında orta metrajlı sayılabilecek 40 dakikalık süresi, yapıtın herhangi bariz bir “derdi” olmadığından olsa gerek, oldukça uzunmuş ve bir türlü bitemiyormuş gibi bir algı yarattı bende. sanki uzadıkça da biteviyeleşti ve aynı nedensiz başlangıcı gibi nedensiz bir şekilde sonlandı.
“minyatür”ün, benim için “seyredilir” olmasını sağlayan, verdiğim zamana değdiren tek niteliği dansçılardan ebru atay, deniz zirek ve deniz özaydın’ın sahne prezansları ve kaliteleriydi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder