30 Nisan 2012 Pazartesi

dîsko 5 no'lu / metîn / zenderlîoğlu


kendini "insan" olarak tanımlayan hiç kimsenin hoş göremeyeceği, "insan" olanın kınayacağı insanlıkdışı bir mekanı ve o mekanda yaşananları anlatıyor "dîsko 5 no'lu". mîrza metîn tarafından yazılmış, berfîn zenderlîoğlu tarafından yönetilen dest-ar tiyatro yapımı tek kişilik, bir saatlik oyunda mîrza metîn bir örümceği, bir sineği, bir fareyi, bir mahkumu ve bir gardiyanı canlandırıyor.  

konusu "aklın ve hayal gücünün sınırlarını zorlayan insanlık dışı bir vahşet" olunca, hele de o vahşetin gerçekleştiği "diyarbakır 5 no'lu cezaevi'nde ile ilgili yazılmış anı, araştırma, belgesel çalışması ve görüşmeler kaynak alınarak yazılmış" ise, bir oyun hiç bir tiyatral öge içermeden sadece metnin gücüyle bile seyirciyi etkisi altına almaya kadir olsa gerek. oysa, sözkonusu tiyatro ve sanat olunca; konu edilen "gerçeklik"in ötesine geçmek gerekir. davanızda ne kadar haklı da olsanız, derdiniz ne kadar gerçek de olsa, sözkonusu bir tiyatro yapıtıysa; gittikçe artan dozda işkence sahnelerini arka arkaya sunmanın ötesinde niteliklere ihtiyaç duyar.

"dîsko 5 no'lu" oyununun ilk 10 dakikası, yani örümcek ile sineğin mîrza metîn'de beden ve ses bulduğu sekans, bu sezon bir tiyatro sahnesinde tanık olduğum en etkileyici, en sarsıcı, en allakbullak edici zaman dilimiydi benim için.
o 10 dakika boyunca ben de diyarbakır 5 no'lu'daydım; o 10 dakika bana kokusunu, nemini, karanlığını, sesini "yaşattı" o mekanın; orada gerçekleşmiş olanlara dair sanki ordaymışcasına bir duygu uyandırdı içimde; ürpertti beni; korktum, ürktüm, sıkıştım, çaresiz hissettim kendimi.  
ancak sonraki 50 dakika bu duygu gittikçe uzaklaştı benden; oyun "pornografik" bir niteliğe büründü; "aklın ve hayal gücünün sınırlarını zorlayan insanlıkdışı vahşet" sahneleri dalga dalga, birinin etkisi yitmeden diğeri abanarak üzerime geldi; etkisi çoğalacağına sündü.  
ilk 10 dakikada sesi ve bedeniyle örümceğe ve sineğe dönüşme konusunda beni (ve sanırım seyreden herkesi) kendine hayran bırakan mîrza metîn'in oyunculuğu sonraki dakikalarda "gardiyan"ı gözleri sonuna kadar açarak, "mahkum"u sesi yumuşatarak canlandırma kolaycılığına sığındı.
o ilk 10 dakika, değil oyunun geri kalanında anlatılanlara, diyarbakır 5 no'lu cezaevinde yaşanmış olan vahşetlerin tümüne bedeldi; "işte tiyatro böyle bir şey", "işte sanatın gücü" dedirten bir 10 dakikadaydı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder